19 Ocak 2015 Pazartesi

KASTAMONU AĞZI DERLEME SÖZLÜĞÜ (O-Z)


(Not: Düzenlemeler daha sonra yapılacaktır.)
o gâh: koşum hayvanlarını yönlendirmek , hareketini sağlamak içinkullanılan söz
Odlamak =Ateşe vermek
oğ allah eşkına :allah aşkına
 oğallah eşkına: Allah aşkına
Oğada=Bir eylemin gereğindenfazla oluşunu ifade etmek için kulanı
 Oğada=Bireylemin gereğinden fazla oluşunu ifade etmek için kullanılır
Oğmaç Çorbası=Bir çorba
oğmak-oğuşlamak: ovmak, ovalamak
Oğul= Arı topluluğunun yavrusu, Oğul Balısözü buradan geliyor. Yavru arıların (ya da ana kovanın ürettiği yeni arı topluluğunun)balının güzel olduğunu anlatıyor.
Oğuz= Avuz
Oklaaç,Oklağaç= Oklava Oklaaç, yaslaaç, bislaaç..  söyleyişleri de kulağıma müzik gibi gelir. Ne kadar matematiksel ve bilgisayara uygun birdilimiz var.
oklaaç: oklava
Okuma=Çağırma, Davet (Düğüne, vb.)
okuyucu: düğüne davet için görevlendirilen kişi, Okuyucu= Düğünlere davet için gelen davetçi. Hediye verilirdi. Yumurta filan...
Olanakdu= olağan durum, olabilr, hep böyle oluranlamında (Halaçlı Köyü)
Olanı=Oğlu. Emminig!!! sen kimig olanısıg?; amcası;sen kimiin oğlusun...
oldum olası:eskiden beri
 OLMAYA=Olmuyor
oluk: çeşme yalağı
Omca= Kütük, odun
Omuz ağacı; eskiden kadınların eve su taşımak içinkullandıkları iki tarafı kertik iki ucuna su bakracı denilen kovaları takıpomuzda taşınmasını sağlayan aparat
onca: o kadar çok
onmak:iyileşmek,düzelmek,kendine gelmek
 Ortakçı=Hizmetçi, hizmeti karşılığı belli bir bedel alan kişi, Zengin evlerinin yanındaortakçı evi de bulunur, ortakçı ailesiyle o evde yaşar, ana evin hizmetlerinigörürdü.
Ortalık hastalığı=Nezle, grip , Ortalık hastalığı mıoldunguz yongsa? (ng'ler sağır kef karşılığı birlikte okunacak)
Osseet,össeet= anında
Osü: Bir balta sapı uzunluğunda odun
otobos= otobüs
Otuma, oturma= Geleneksel bir halk eğitim kurumu.Yaren benzeri, uzun kış gecelerinde köylerde sırayla yapılan (keşikle yapılan)ev toplantıları. Sohbetler yapılır, evde ve dışarda oyunlar oynanır,yatsuluklar(yatsı yemeği) yenir. Küçükler bu toplantılarda büyük adam yerinekonur, marifetlerini sergiler, sohbet etmeyi ve dinlemeyi öğrenir, eğlenir,öğrenirler.
Oturak: Yürüyemen çocuk.
Oturmak: Kızın , kendi gönlüyle sevdiğininevine kaçıp yerleşmesi.'Bunla , düğün falan etmedile, Kız gelip oturuvedi.'
oyma:eski evlerde odalarda duvarın içine oyularak yapılmış küçükraf
OYMA=Özellikle ocağın ikiyanında bulunan ,dar ince uzun bölmeli raf
öcürbe: küçük çocuk için alay sözü (Ümit Kebapçı)
Öcük, ecük= azcık ÖCÜK BİŞİ VER=AZICIK BİŞİ VER. ööcük-ecük-azıcık
ödek: korkak
ödlek: korkak
Öfürüya= Kuvvetli Üflüyor, "benim bulladaöfürüya tallahi,örüsgar esivedükçe,adamı uçuruya,dışa çıkmak ne mümkünöğ..öttürün deya."
Öğ, Öğğ= Efendim! Öğ ne deyesung, tevatür datlı oluyabu sohbet! Öğ ne deyesung bek gözel olacak bu iş:)) (Eskilerin sağır kef dediğinazal neleri ng harflerini birlikte yazarak gösterebiliriz.) Biraz Araç, birazİnebolu, biraz Daday tarafı ağzı ortaya çıkar, onu da yanına eklersek iyiolacak. Ben Kastamonu merkez köyleri konuşmasını yazmaya çalışacağım. Öğ noluyabeee boyna durum ışığım yanıya bakıp duruyan :) Öğ= Efendim,ya, ya hu, buyurun gibi anlamları var. Eski Türkçe’deki ök’ten gelebilir. Öğ nedemek, biz teşekkür ederüz...
öğendire-ürgendire: koşum hayvanlarını yönlendirmek için kullanılan ucuna inceçivi takılmış uzun sağlam sopa
Öğğ= Ya, Yahu, Beyim, Abi, Buyurun gibianlamları olan, cümle başında kullanılan bir..Öğ kelimesinin cümle başındakihitaplarda sık sık kullanılmasını ilginç buluyorum.Öğ
Öğke= Öfke
Öğmek= Övmek
öğnük-öğnüklük: kadınların elbiselerinin önüne belden bağlanan kumaştanyapılmış önlük
öğsü: ocaktayakılan odun
ÖĞÜRMEK: Kusmak İŞTE ONUN ESAS ŞİVE MANASIÖĞÜRÜYON DENİR
öğürmek:kusmak için boğazdan çıkan ses
Öküzüm=Erkek evlat kısmına öküzüm denilmişözür dileyerek söylemek isterin "DANAM" olacak
ÖKÜZÜM=ERKEK EVLAT***
öleşmek : paylaşmak
öllünkörü:elinin körü
Ölünüñkörü?, Eliniñ körü= ?Yanlış yapılan, barbat edilen, iş veya söylem karşısında söylenirdi herhalde.
Ömürtörpüsü: Özelliklehısım akrabasını cok üzen, onlara çok kaynayan insanlar için söylenir.
ÖNBEZİ= Yöremize ait dokuma kumaştan,kırmızı,beyaz kareli ,belden aşağı bağlanan önlükSahil kesiminde Önbezi'neBÜRÜ de denir..
öndünç: ödünç alma
 ÖÑÜCECİ: Cenaze evlerinde para ya da hediyekarşılığı, bazen de Allah rızası için ağlayan profesyoneller. Halâ anadolu'nunbazı yörelerinde ve İran'da devam eden bu sevimsiz âdet, 30-40 yıldır Kastamonumuz'da terkedilmiş durumda.
Önünden geçmemek=Saygı duymak, saygısını hiç yitirmemek, her zaman saygısınıgöstermek.'Ölene kadar önünden geçmedim.'
öreke :ip bükmeye, kıvırmayayarayan alet
Örk: Hayvanın uzun bir ip veya zincir ile biryere bağlanması
Örklemek=bağlamak, zincirlemek, sabitlemek, Örkünüdeğiştirmek; sabitlenen yerden alıp başka bir yere sabitlemek
örselenmek_örselenmiş=yıpratmak, yıpratılmış
örü: saç örgüsü
Örük: Erik, ÖRÜK= Erik
Örüklemek=örükleme :  Çok doldurmak, Tepeleme doldurmak, ağzına kadartepeleme doldurma,  (ÖRKLEME başkadır: hayvanıurgan ya da  iple otlakta ,çayırda bir yere bağlama,)
ÖRÜSGER= Rüzgar Örüsger:Rüzgar, örüsger-evüsger: rüzgarörüsgar esiya (rüzgaresiyor)
Örüşte, erüşte = erişte
Ossaat;Össeeet= Anında “Össeeet dahadoğrusunu buluvedin öğğ,”
Ösüü= uç kısmı yanan odun parçası
öte gitmek: uzaklaşmak, uzakdurmak
ÖTE, ÖTEKİ: Karşı taraf, Bir diğeri
öteberi: 1.çeşitli eşya, 2. çeşitli yiyecek
Öteberi=muhtelif, çeşitli şeyler. Pazardanöteberi aldım. (Küre)
öteberi-eşya, Öteberi yalnızca eşyada kullanılmaz yiyecek ve erzak anlamında da kullanılır örneğin (Bazardan öteberi aldım) aslı,"ÖTE-BETE" olarak söylenir,
ÖTEGEÇE= Öte yaka, karşı yaka
ÖTTEKAR=?  Sahil tarafında duydum, evet ama Araç İhsangazi ve iç kesimlerde hayır, birdönem kullanılan bir cümleydi.
ötiyanı: 1. öte taraf ,2. ahiret
Ötürgeç: ishal
ÖTÜRMEK ishalolmak,, ötürgeç de denü
Ötürmükveya ütürmük = incekıyafet giyildiğinde kullanılan bir kelime.
Ötürûkolma= ishal olma
ötürük : ishal
öykelenmek: öfkelenmek
Özek: Soğan tohumluğu
Özengi=Atlarda eyerin altına takılan ayakbasma yeri miydi?
paça: 1.pantalonun  uç kısmı ,2.hayvanların kafalarından vebacaklarından yapılan yemek,3.şalvar
paçalıdon=eskiden bayanların giydiği paze4ndendikilme paçalarına rastık takılarak giyilen uzun don
PAÇALIK=AHIRDA HAYVAN GÜBRELERİNİN TOPLANDIĞIÇUKUR KANAL
paçallık-paçalık: ahırda hayvanların dışkılarının toplandığı yer
pakla: fasulye, Pakla= bakla, Pakla= Pazarlara fasulye mevsimindegiderseniz pakla çekiverim mi sözünü duymayan kalmamıştır....pakla(bakla),fasulye, barbunya fasulyesine kullanılıyor...Meşhur kesme makarnanın barbunyafasulye katılarak hazırlanmasına da İnebolu’nun köylerinde paklalı makarnadeniliyor... bir de Eşşek Paklası vardı. Taze iken, nohut gibi, kabuklarındançıkarılıp yemesi güzel olan bir sebze idi. dana baklası da deniliyor.. karabakla asıl adı
Palan= bir çeşit semer
Panga: Banka
Pañgınot=para
pantı= kilolu kişilere söylenen söz (pantı göbel)
pantul=pantolon
papara:1. ekmek parçalarıylayapılan yemek ,2.azarlama
paparayı yemek: azar işitmek
Parlamak= 1. Atın, eşeğin, katırın bir anda binicisi üzerindeyken veya aracı kendisine koşulu iken ürkmesi, koşmaya, şahlanmaya başlaması.2. Aniden kızma
parpulamak: azarlamak, dövmek
Pasak evet kir pas "Pasaklı"kirli
PASAK= kir, pas,
PATANA=PATATES
pata-patana: patates
Patates=pıtana=pata=pıta=kumpir(taşköprüde)
Patatis = patates
Patavatsuz=munasebetsiz
patlanguç: ağacın özünün çıkarılarak yapılmış oyuncak
payanda : herhangi bir yeri ayakta tutmak için ağaçtan yapılmış destek
Payanda= Dayak, direcen
Paytun= Fayton
Pazvat= Gece bekçisi
Peçüklü, Pöçüklü, Pörçüklü= 1. yerli yerince giyinmeyen sallımsaçak insanlara denirmiş. ( merkez budamış köyü) 2.Saçları dağınık kir pas içinde olanlara da denir.3. Taşköprü'de genelde saçları dağınık,gözlerinin üzerine dökülen kız çocuklarıa denir. Sivas agzında..Havuç.  Pörçük "Bölük pörçük"teki pörçük mü?
peket: paket
peklemek: temizlemek, paklamak, süpürmek
Peksimet-
peltek= konuşurken dilini basarak konuşma
Pelverde = Erik marmelatı..
pempe: pembe
Pencire= Pencere
Pendem vermek=sanırım kasılmak, olduğundan farklı görünmeye çalışmak anlamındaydı. Bakgendüne gine pendem veriya.. Pendem=Kemilcük boğünlede gendüne ne penden veyaemme,ne desem boş öğ.=poz vermek-gıvrak olmak-hava vermek-gendünü bişeysanmak-havalara girmek- gibi..
Pendem=Kemilcük boğünlede gendüne ne pendenveya emme,ne desem boş öğ.=poz vermek-gıvrak olmak-hava vermek-gendünü bişeysanmak-havalara girmek- gibi..
perişga :tatar,sarımsaklı yoğurt katılarak yapılan ev işi makarna
Perlenmek= Süt pişerken üstününkaymak tutmaya başlaması mıydı? Suyun üstü perlenmiş, hafif buz tutmuşsa vb.anlamlarda kullanılırdı.
 persavat=işeyaramaz, suratsız insanlar için kullanılır
peşgür-peşkür:el ve yüzkurulamak için yapılmış eldokuması, eşkir= Havlu
Peşli: Çaplı yanal anlamında kullanılır (Yazdığımyazılar gereği bu ve buna benzer altıyüze yakın cümle kelime veya deyim toplamaçalışmam oldu, fakat esas mesele bazı nesnelerin ilçe ve köylerde daha farklıyorum ve anlatımlarla anılması. Örneğin Hobu kimi yerde hindi olarak veya bazıköylerde hindi çeşidi olarak tabir edilse de bazı yerlerde de akbaba atmacagibi büyük kuşlara verilen ad olduğu görülmüştür.)
peştamal: dokuma bezden hamam havlusuPeştemal: Önlük olarak yazılmış sözlüğe amabanyo havlusuna da peştemal derler. Peştemal= önlük
Petik:Patik
PEZÜ,PÖZÜ= KÜÇÜK HAMURPARÇASI***PEZÜ, PÖZÜ=KÜÇÜK HAMUR TOPU***
pılı pırtı: günlük kullanılan eşya
Pılışka=Avanta... belki hokra ile aynı.(hokra= beleş, bedava, asalak, büyükbaş hayvanların sırtında çıkan bir asalakbir böcek yükseltisi, yumrusu. Bunun halk veterinerlerince içi açılır,çıkarılırdı. Mecazen Hokracı, avantacı, asalak anlamındadır.)
pırlama : uçma
pırsımış: suyu çekilmiş,yumuşamış
pırsmak-pısmak: korkmak ,geri çekilmek
pırtı: eşya
Pıs :  Sudapişirilen mısır unu
PITANA, PATANA,Hozmur= Patates (Araç/Okçular)
pines: ahırda buzağıların konulduğu küçük bölüm
pini: köpek yavrusu, köpek
Pireçol=Gullep=Kapılardaeskiden bu günkü menteşelerin işlevini yerine getiren, el yapımı metalaparatlar..
pireli=herşeyden şüphe eden.öğğ emmepirelising sende
PİSLEEÇ= İNCE EKMEK ÇEVİRME TAHTASI***
poğ( bohca)poğ: 1.eldetaşınan bohça,2. bohça POĞ=ELDE TAŞINAN KÜÇÜKBOHÇA***Poğ=Başörtsü, Mendilin dört tarafından ( iki köşe birbirinebağlanmasıyla)  bağlanmış hali, poğlamak=Bu bağlanmış halinee getirmek.
Poğça = bohça ( Gelinin poğçası hazır.)
potak: ayı yavrusu, domuz yavrusu
potpot(Tosya)=motosiklet:)
Potuk=ayı yavrusu
Poyra, Kağnı tekeri göbeğine yerleştirilendemir boru, ve su değirmeninde taşın ortasına konulan boru,  Poyra= Su borusu
Poyra= Araç'ta poyra deriz biz deGermeç=Göknar ağacının gövdesinin "V" şeklinde oyulması ile yapılan,genellikle yağmur oluğu olarak ve su iletiminde kullanılan oluk. bizde de poyravardır ama o üzeri açık değil, içi açıktır aynı su boruları gibi, onu yapmakiçin uzun poyra burgusu vardır. Burgu=ahşapta delik açmaya yarayan, şimdikimatkapların yerine kullanılan aygıt. POYRA=Su borusu,
pöçük: 1.keçi kuyruğu,2.kebapta kuyruğa yakın yer
 pöçük=izmarit(taşköprü tarafından)
pöçüklü: saçları dağınık, bakımsız olan kimse
pöğre:ağaçtan yada topraktan yapılmış küçük su borusu
pölüt: meşe palamutu, Pölüt= Meşe palamudu, pelit.
pörsümek (yumuşamak)
pörtlek: patlak
Pörtlemek=? Börtlemek=? Pörtlemek'le aynıolabilir. Pörtlemek=bir kabın yada başka bir nesnenin içinde bulunan birşeyin bir kısmının dışarı çıkması anlamında değilimidir.(Adamın bağırsağıpörtlemiş) Çok doğru; Gözlerini pörtletmiş de deniyordu galiba.
pörtlemiş: patlamış
PÖSOĞU BAĞLAMAK : KİRLİ TOZLU ANLAMINDA KULLANILAN BİR KELİME
Pöşgür= avlu
Pözü: bir ekmeklik hamur
pözülemek(hamuru yuvarlamak)
Purç: Bakımsız ağaçların dallarında yetişen asalak bitki, ağaçasalağı bitki. Ağaçlardanormalin dışında çıkan küçük yaprakçıklar, aslında bu ağaçta olan birhastalıktır.ama son zamanlarda altarnetif tıpta demlenerek içilmesinin yararlıolduğu belirtiliyor. Genellikle Ahlat ağaçlarında olur
Pür: çam yaprağı, çam dalı
Püsküğüt = Bisküvi
Radiye,rodiye= Radyo
Rahmet= Yağmur
rastık, lastik, tor lastik, Cızlavat=; ayakkabı  TC Turan Dinçaslan TOR lastik. TC Nurhayat Aydemir Dadayda lestik deriz:))Sedat Öksüz Araçta'da rastık derüz:)TC Turan Dinçaslan Bunna yün çorabıng üstüne giyilenle,bide mesin üstüne giyileni vadu,oğada mes-rasdık derüz,deymiya.TC Nurhayat Aydemir Helbetsin bak unudevemişiyin bizde öyle derüz:))Sedat Öksüz atlar marka olanları dutuluyomuş bu rastıkların:)TC Nurhayat Aydemir Evet hatırlıyorum durumu iyi olanlar markalı olanları alırdı,daha pahalı ve sağlamdı,,Durumu iyi olmayanlar markasız olanları alırdı TC Nurhayat Aydemir Kara lestiklerden sona ,leylon,neylonda denilen renkli renkli ayakkabılar çıktı. Huseyin Unal Bu lastikler cizlavat (Gıslaved) değil, bunlar TOR ya da CANİK marka olmalı, Derebeyi (Derby) ve cızlavatların içi kırmızı renkli bir bez kaplı idi ve yün çoraplarımıza boyası çıkardı.Huseyin Unal Bir de cızlavat ve derebeyi lastiklerinin yüzü mat değil, rugan gibi parlak olurdu...Tekin Arel Canik lastik fabrikası sanırım Ünye'de faaliyet gösteriyordu,Derby fabrikasının İstanbuldaki fab.Müdürü de hemşerimiz Ruhi Ecevit bey'di.. Selçuk Küçükyıldız Nostaljik paylaşımınız için teşekkürler.Yaz tatillerinde köyümüzde hayvan otlatırken çok giydim bu cefakar ayakkabıları.Dere tepe ancak bunlarla aşılır.Kibar iskarpinler araziye kolay kolay uymaz.Bunların bir de plastikten yapılanları vardı;onlar ayakları sadece yakardı.Bu siyah olanlar ise sıcakta hem yakar hem de boyar.Akşamları bir kova suyla ancak boyayı ayaklardan çıkartmak mümkün olurdu. Tekin Arel Carbon Black boyası zor temizlenir..Fakat plastik çoğunlukla kauçuk'tan üretilen lastiğin yerini tutamaz, lastik canlıdır ve süresini tamamladığında doğa'da kaybolur toprağa karışır.. Erol Malak yazın çorapsız giyersen vıcık vıcık olur.kışlıklarının içinde keçe olurdu.hatta klasik kara lastiğin içini dışına çevirirdik Erol Malak sedat bey, nerede cızlavat derler.hangi ilçe ya da yöre?Sedat Öksüz Araç'ta Erol bey
Rastık= lastik, Rastık=lastik, rastık aynı zamanda kadınların kaşlarını gözlerini boyadıklarıboya ismi, Rastık ve lastiğin hem bir nevi ayakkabı manası vardır, hem de dongibi giysilere takılan ip benzeri bir şeydir. Don isimli giyside kullanılanrastık nev-zuhur (sonradan görünme ) bir şeydir ki, bundan önce rastığınyerine, 1-1,5 metre uzunluğunda, eni de uzunlamasına katlanarak 0,5-1 cm yedüşürüldükten sonra, sıkıca dikilerek adeta ip haline getirilmiş bez şeritlerkullanılırdı ki, bunların adına "uçkur" denirdi. Milletin başına belaolan uçkur işte bu nesnedür. Donun üst kısmında, bu uçkurun içineyerleştirildiği aralığa "gıyba" denirdi. Uçkuru gıybadan geçirmekiçin, daha çok çıralı ağaçlardan yapılan, yarım kurşun kalem uzunluğunda,çuvalduza benzer aletin de bir adı vardı. Herhalde "biz" denirdi, Rastık=lastikayakkabı
reçber-leçber: çiftçi,rençber
Sabak= Ödev,ders
Saban Eneği : (Buradaki n tam bin geniz n'sidir).Sabandenilen bu en eski alet üç parçadan oluşur. Az çok L harfine benzeyen ve çiftsürerken ucundan tutuğumuz kısmının bütününün adı budur. Sade elle tutulanyerine-ki L'nin üst kısmıdır ve geriye doğru asa şeklinde kıvrıktır-"tutak" denir. L'nin alt kısmı da ucuna saban demiri takılacakşekilde yontulur.
Saban Oku : Sabanı L harfine benzetirsek, bu harfioluşturan iki çizginin kesiştiği noktada 5 X10 cm ebatlarında dikdörtgen birdelik açılır.Bir ucu bu deliğe girecek şekilde yontulmuş , 10 x 15 cm ebatlarındadikdörtgen prizma şeklinde 3- 3,5 metre uzunluğunda bir ağaç bu deliğe 30-40derece bir açı ile yerleştirilir.Bu açı küçük olursa saban yere batmaz.Büyükolursa da "derine sarar".Bu üç metre civarındaki ağaca saban okudenir.Okun diğer ucu boyunduruğa sabitlenen halkaya takılmak (Koşulmak ) içinbir iki yerden delinir.
Sacayağı:Ocakta üzerine koyup pişirmek içindemirden yapılmış üç ayaklı alet,Sacayağı= Ateş üzerinde yapılanekmek türlerinin pişirildiği sacın altına konan üç ayaklı demir.
sacıyak: odun ocağında üzerine tencere, sac vb. şeylerin konulduğuüç ayaklı demirden alet,sacayak
saçak: binaların kiremitle örtülen çatı kısmı
Saçak Mantarı= CİVCİbacağı= dediğimiz mantara saçak mantarıda deniliyor....açık sar renkte oluyor Hülya Toğral Tavuk ayağı olarak biliyorum ben onu .Açık sarı renkli olup çokta lezzetlidir.
sadalamak : 1-sayıklamak ,2-çok istenilen bir şeyin adını devamlıolarak söylemek
Sadır=? kötü kokuanlamında kullanılıyor da sadır ne bilen varmı? MESELA İŞKEMBE ÇORBASINDA SADIRKOKUYORDU DENİLİYOR AMA O SADIR NE?  İŞKEMBEÇORBASINDA SADIR KOKUYOR -İşkembe çorbasında hayvan pisliği kokuyor demektir.SADIR- Hayvan pisliğinin kokusu anlamındadır. bİRDESALDIR SALDIR YORUMU VARDIR BU ÇORBA İÇİN KURU YAĞSIZ TATSIZ TUZSUZ ANLAMINAGELİR saldır saldırı duymuştumbir yerde misafirlikte arpa şehriye çorbası içerken bu nasıl çorba saldırsaldır dedi arkadaş bende ekledim dakış dakış tutulmuyor diye ekleyiverdim  Saldır saldır- Yağsız,tuzsuz,tadsızyemekler için kullanılır.
Sagıdak= düğünlerde kız köyü 'ne vwerilenkoyun Sagıdak=varsa kızın ekek kardeşleri yada abisi'nede verilen goyuna(SAGIDAK) denir.
sağ: kendirin taranmışı
sağduç: dâmada eşlikeden bekar genç
Sağsağanbey= yoğurt ve pekmezkarışımı
SAĞSAK= ALAGARGA***
sağulu: süt veren hayvan
Sakar:Alnındaki tüylerden bir kısmı beyazolan öküz.
Sâki-sanki(yanlışsa düzeltme istiyorum) a'yayakın o harfi ê şeklinde gösteriyoruz. Sêki= Sanki, evet. doğrudur.
sako-sakoğu: sakağı, hayvanöksürüğü, Sako: at hastalığı. Sakoya yakalanan atların (çok afedersiniz!)makatına yanan sigaratutturulur dumanının hayvanın bağırsaklarına gitmesi sağlanırdı.(kocakarı ilacıkabilinden bir şey herhalde)
Saksağanbeyni ya da kar helvası...=Pekmezlekardan yapılan tatlının adı
Saksağanbeyni=yoğurt vepekmezin karıştırılması.
SAKU=? (TOSYA?) sanırım ceket anlamındaSAKO. Bir çok yerde kullanılıyor
Sakurga,sokurga: Kene,(Şenpazar) sakurga(kene)ye adı denmez de deniliyor...:)
Sal ağacı= Tabutun üzerine konduğu, taşımayayarıyan kaide.
Salavatlama= 1. Selevat getirme 2. Uğurlama
Saldır Saldır: Sadır=? kötü koku anlamında kullanılıyor dasadır ne bilen varmı? MESELA İŞKEMBE ÇORBASINDA SADIR KOKUYORDU DENİLİYOR AMA O SADIRNE?  İŞKEMBE ÇORBASINDA SADIRKOKUYOR -İşkembe çorbasında hayvan pisliği kokuyor demektir. SADIR- Hayvanpisliğinin kokusu anlamındadır. bİRDESALDIR SALDIR YORUMU VARDIR BU ÇORBA İÇİN KURU YAĞSIZ TATSIZ TUZSUZ ANLAMINAGELİR saldır saldırı duymuştumbir yerde misafirlikte arpa şehriye çorbası içerken bu nasıl çorba saldırsaldır dedi arkadaş bende ekledim dakış dakış tutulmuyor diye ekleyiverdim  Saldır saldır-Yağsız,tuzsuz,tadsız yemekler için kullanılır.
salma :başı boş
salmalık: hayvanlar için kullanılan başı boş araziye bırakma
salta: üzerlik,cepken
Samaruk=zayıf, cılız.  Nurhayat Aydemir ekledi: Cumartesigünü inebolu pazarından fındık alıyorum ve teyze gegelini çıkartma samaruk gibiolur dedi. Mustafa Fakazlı ekledi: "Suyu uçmuş,buruşmuşaynı zamanda lezzeti kaçmış .Yerken yüzünüzü buruşturacağınız hale gelmiş"demek. Semer'le ilgisi olabilir mi? Semer üstünde duran biraz sersemler,yorulur, bir yerleri acır ya!
SAMIRDAMA= Söylenip durmaSAMIRDAMA=Kendikendine konuşma
SAMIRDAMA=Kendi kendine konuşma.
SAMSA DATLISI -40 katlı üçgen bükülerek yapılan köy baklavası
sañ vurmak, sanenmek=kırağı düşmek. -bostanı hepsañ vurmuş!, sañ enmek de denü. Sañlamak da denir.
Sanduk= sandık
Sañra=Sangralı sekiz ay, dongralı dokuz ay, kedi fistan gadun üç ay on gün! Sangra inekler için sözde kedinin kullandığı bir terim Ne dermiş? şöyle diyor kedicik;sagralı 8 ay dogralı 9 ay ee ben gülibistan hanım üçbuçuk ay (Sangra=İneğindoğum yaptıkdan sonra düşen et parçası?)
Sañra=?Doñra=? (Sañralı sekiz ay, doñralıdokuz ay, kedi fistan gadun; üç ay on gün) Sanra (ikisinde de n nazal olacak) ise, hayvanların bacaklarına yapışan, dışkı artıklarının oluşturduğu topaklardır. Ayrıca hayvanın kuyruğunun merkez olduğu arka kısmıdır. İneklerin doğurması yaklaşınca bu bölgede oluşan genişleme ve sarkmaya "yakında bızlar (buzağılar) sanrayı indirmiş" derler.Evde çocuğu, damda ineği olmayanlar için, "nesine güvenü kü sanralısı yok tonralısı yok" derler. İnsan ya da mısmıl hayvanda doğumla ilgili olarak istemsiz oluşan atık deri, kir. 2. Sanra ilteab demektir. Hayvanların sırtında toplanan şişkinliklere de sanra denirdi. köyün pasaklı gelinine donralı derlerdi.
Sapır supur= biz şimdilerde ne yaptığını bilmez adamanlamında sapır supur diyoruz ona
Sapsap = abuk subuk konuşana verilen ad
Saratma=gel hele gel, sallanma, aşam bizimsarartma gelin, yaprak sarmış, iki dıkı dıgıve...
Sarı yemiş : Şeftali.
Sarıkıvrak= Yalnız Kastamonu'da dokunan birkumaş
Sarışmak: Sarılmanın bir deyimi İhsangazitarafında daha çok rastlanır bu cümleye..
Sarıyamı?: Hoşuna gidiyormu? (Sarıyamı ôğğ seyina,Sarmazmı ôğğ hasan aa hemde nasıl sarıya)
sarlaşma:yapışma bırakmama
Sarmak(köpek)=havlamak
SARSUK: Dengesiz –SARSUK= NE YAPTIĞIBELLİ OLMAYAN, BECERİKSİZ***
sarsuk-samaruk:aptal kafası çalışmayan
Saru;  sarı
SASI=lezzetsiz, tuzsuz.
Sasık,sasuk= Tatsız, tadıbozulmuş "SASIK SASIK" Olmuş bu çorba... Tatsız , istenilenlezzeti olmayan, istenilen sonuç başarı elde edilemeyen, esas aranılan normbulunamayan.
savak:su kanallarında suyu yönlendirmek için yapılan kapak
sayır sayır : Hızlı takılmadan
Sayi=Sahi
SAYKAL= UZUN VE DÜZGÜN ÇAM AĞACI***
sayvan:üzümün sarması içinağaçtan yapılmış yüksekçe yer
Saz santur: 1. müzik aletleri, müzik (mecazi) 2. iş kalabalığı
Seçemedim= göremedim.
sede: meyveler için kullanılır,berelenme ,yaralanma
sedir:odalarda bir köşeden bir köşeye kadar oturmak için tahtadanyapılmış yer
seeli=salı
Seğirtmek=Hızlıca koşmak
Seğmek= ?
sehet= saat
selavatlamak: uğurlamak
seme:1. uykulu yorgun,2. aptal, Seme= Uyuşuk?
semet: düğünün ertesi günü damat evinde yapılan eğlence, Gelin görme töreni (Gerdek'ten sonraki Cuma günü sabah yapılır, kız-erkek evi kadınları gelin ve damadı görürler),Semet=Semettöreni, toyu var mıdır? Çarşamba Hak'a, gelin almaya gidilir, Cuma günü Semet töreni yapılır. Kızın tarafının kadınlarının çağrıldığı ve erkek tarafının da kadınlarının katıldığı bu törende bir nevi damat gösterme işi yapılır. Semet kelimesini TDK Tarama Sözlüğünde bulamadım. Gıygaşuk gibi bir sürü Kastamonu sözü TDK Tarama Sözlüğünde yok.  biz küçükken giderdik semete köyde:))) kadınlar hönçe atarlardı birbirlerine mendilin içinde.(kuruyemiş mendile bohçalanıp)atılırdı hem eğlenceli olurdu hem de karşılıklı hediyeleşme:)) semet= tabiki bir kastamonu türkçesi bizim orda gelin perşembe akşamıgerdeğe girer. Cuma günü de semet olur bayanlar yeni gelinin evinde toplanıp eğlenirler. Bu adet bir çok yerde var hatta üsküp'te bile onlar bu eğlenceye paça diyorlar .'' O gün genç kızlar ve yeni gelinler yine aynı şekilde eğleniyorlar bu hemen hemen bütün türk boylarında var.
sepetlik : ahırların önünde saman yada saman sepeti konulan yer
sepgen: ince ufak yağan dolu
seren : kuyudan su çekmeye yarayan sırık
 Serender=Ambar
Sergen : Köy evlerindeki rafa verilen isim.Tabak konan yer Sergen, Oda tavanına yakın yerde bulunan eşya koyma yeri. sergen: odaların duvarlarına bir tahta ile yapılmış büyük raf
Sergengezen= fare
Sergen-raf
serit:çevirme kebabın terbiyelenmiş yağı, SERİT= SIRIK KEBABI YAPILIRKEN TEPSİYE AKANYAĞ***
serme : yufka ekmeği
Sermeekmek, Sermekmek= Yufka
SERME GAVURMASI = Bir de Yufkanın yağda kızartılması veyumurta ile yapılan bir yemeğimiz vardı adı neydi? Cevap: Tavaya 2-3 adet soğandoğranır,kavrulunca içine 3-4 yumurta kırılır yumurtalar pişince üzerine evde yapılan serme dediğimiz yufkalar küçük parçalarhalinde koparılarak konur .Yumurta soğan harcının içine eklenerek biravkavrulur,üzerine biraz su yada süt serpilerek biraz yufkaların yumuşamasısağlanır.Ocağın altı kapatılır.yemeğe hazırdır.Eskiden köylerde her zaman danakıyması olmadığı için kıyma yerine tarhana pişirilkende,SERME GAVURMASIyapılırkende yumurta konurdu.Malzeme içine kıyma varsa eklenebilir ve börektadında yenebilir. Afiyet olsun.
sersebil=perişan sersefil olmalı?
setikli : iri,bakımlı,etinedolgun(setikli tavuk)”köçekli yöresi”
seyin ağa (hüseyin ağa)
SEYİNAĞA......HÜSEYİN AĞA
SEYİN: Hüseyin
seyirt(mek)=koşmak (Divanı Lügaqt it Türk)
Seyirt,Seyit= koş
SEYİS= Keçinin aylık erkek yavrusuna verilen ad.
SEYİT: Koş
Seyit: Koşup yetişmek
Seyit: seyit tez ol ibi alalım bandumaedelim pişirip yeğlim uşşak...)))
seyit= koş=Çap
seyitmek- seyirtmek: koşmak
Seysene= Çeyiz. Seysene Beygiri= Çeyiz Beygiri (AKŞAMA KADAR SEYSENE BEYGİRİ GİBİ GEZME) AZ ÖNCE kASTAMONULU BİR ARKADAŞLA TELEFONDA KONUŞUYORKEN BANA SÖYLEDİ  GALİBA ÇOK GEZMEK GİBİ BİRŞEY:))) TDK büyük türkçe sözlükde "çeyiz" anlamında
Sıçan= Fare
Sıçandişi= mahsule zarar verenbir böcek
sıçandişi bir oya çeşidi idi.
Sıçan südüğü gada= azıcık çok az
Sıçrayında=  Ağzına sıçrayında gelsin=şaşırmak, şaşırtıcı
Sıdıkmak=Sıkılmak, üşenmek
Sıfat=Yüz
sığ= çorap örülen tığ
sıkı:elma ve pancarın,pekmez ve marmelat yapmak için suyunu çıkarmaya yarayan ağaç oluk
Sıklet bastı= sıkıntı geldi
sıkma : hamurla sıvıyağda kızartılarak yapılan tatlı, Sıkma: Lokma tatlısı
Sımasıbozuk=?
sınamak:denemek
SINDU=MAKAS
Sınınçı,sınıkçı: Kırık çıkığısaran kimse
Sıntıraç = Hayvan nallamada tırnak temizliğiyapmak için ullanılan alettir.Sıntıraç= yük hayvanlarının nallanmasıesnasında, tırnaklarını keserek düzeltmeye yarayan geniş yüzlü keski.
Sıntraç, Hayvan Nallama da kullanılan TırnakKeseceği,
sınur-sunur: sınır
Sıtkı sıyrılma=Bıkma, yüz çevirme, yüz dönme
SIRACALI: Şirret
Sıran(nazal n ile) Sıran=Dizi dizi, sıra sıra, arkaarkaya... Sırang sırang=Sıra sıra, dizi dizi...
SIRATMAK kelimesini hiç duymadım. Sırtarmak,köpeğinısırma niyeti ile dişlerini göstermesi anlamında kullanıldığı gibi..aynızamanda çocuklarada ,bazen yakınlarımızada sırtarma deriz, yani şımarmaanlamındada kullanılır
Sıratmak ne demek?Vurulduğunda yüzeyine yapışacak şekilde sopa çekmek anlamında böyle bir sözhatırlıyor musunuz? sıratmak (değnekle vuru vuru vermek, gibi bir anlamı vardıgaliba) kelimesinin peşindeyim. Duydunuz mu?
Sırım: Hayvanın derisinin ince incekesilmesiyle yapılan ip benzeri deri parçaları.Bağlama işlerinde, daha çoksarık dikmede ve sarığı ayakkabı gibi bağlamakta kullanılırdı. Sırım gibi:Mecazen, dayanıklı, kaslı buğday tenli insanlar için kullanılır. Kalburunelemeye yaran gözleri de sırımdan yapılır.
sırnaşık= çevresindeki kişiveya kişileri devamlı olarak rahatsız eden kişilere denir
sırnaşuk:ayrılmayan,yapışkan
Sırnaşuk=sırnaşma bak şindi döğerin seni haa = diyeserzenişte bulunulur.elleri öpülesi baba anneler çok daha kullanır bu cümleyiah ah o günler bir başkaydı gerçekten artık yeni nesil bizm kuşağın ,yaşadığını yaşayamaz biz bile bilgi sayar başından kalkmıyorsak , onlar neyapsın devi teknoleji devri...
sırtarma : karşı gelme
sırtarmak diye birşeybiliyorum ,köpeğin ısırma niyeti ile dişlerini göstermesi.. Sırtarmak,köpeğinısırma niyeti ile dişlerini göstermesi anlamında kullanıldığı gibi..aynızamanda çocuklarada ,bazen yakınlarımızada sırtarma deriz,yani şımarmaanlamındada kullanılır
Sıruk= 5-6 metre uzunluğunda sopa.Daha çok meyvaları dalından düşürmek içinkullanılırdı.Meyvayı bu şekilde düşürüp toplamya da "Meyvayı dokumak"denir.Mecazen uzun boylu insanlar için kullanılır.
Sıva= benzi sıva gibi olmak? Yüzü bembeyazolmak.
sıvarmak : tarlayı sulamak anlamında kullanılır
SIVARMAK= TARLADAKİ BİTKİYİ SULAMAK***
Sıvasatestere= büyük boy eltesteresi
sıvışmak: kaçmak kurtulmak
sıynak :kendir çubuğunun soyulduktan sonra elde kalan lifiSIYNAK=SOYULAN KENDİR LİFLERİNİN ELDETOPLANMIŞ HALİ***
Sızırmak,Sızumak= Eritmek
Siddin sene :hiçbirzaman sittin sene Arapçadan,60 sene olarak geçiyor ki, bu da dediğiniz gibihiçbir zaman; kim öle kim kala, anlamına geliyor. Kelime kırk yıldan başlamışama günlük kullanımda anlamı kaymış.Rahmetli Babam " siddin sene"yi60 yıl yerine hiçbir zaman gerçekleşmeyecek anlamında kullanırdı.
Sigek= sinek
SİĞDÜMEK= İdrarı tuvaletinsağına soluna sıçratmak
 SİĞDÜMEK=İdrarı tuvaletin sağına soluna sıçratmak
Siğil= Bir hastalık
Siğmek= Ayakta işemek (köpekler için kullanılır?)
Silgü= silgi
sima: yüz çehre
simil simil de derler bazıköylerde mıyıl mıyıl= ağır hareket etmek.(mıyıl mıyıl iş görüyor, pekmıyıl gibi cümlelerde kullanılır.) simil simili sessizce gezinme olarakkullanıldığını sanıyorum.
Simsim= sinsi
Sinç= Surat, Sinci eğri= Suratı asık
Sini,Büyük tepsi.
sini: büyük tepsi, Sini=tepsi
Siñir= Sinir
sinsile-sülale, silsile
SİYEZ: Genellikle İhsangazi tarafındayetişen bulgur çeşidi..
siymek: ayakta işemek
sobe- sobü: çocuk oyunu ,saklambaç
Sobun=Suya sobuna dokunmadı iyi dedig hocamefe bi açuklama oldu..
Soğalak-Sovalak:İçi boş,olgunlaşmadan kurumuş mevya.
soğmek : küfür etmek
SOĞNA=Sonra
Soğukluk = ayran, ekşi, komposto gibi soğukiçecekler ( Etli ekmeğin yanında soğukluk iyi gider.) Soğukluk = Etli veyapastırmalı ekmek gibi yiyeceklerin yanında içilen meşrubat..(genellikle ekşiezmesi) SOGUKLUK=Yemeklerin yanına meyve marmelatlarının ezilmesi ile elde edilen içecek
Soğulmak= Pörsümek, içi boşalmak
Soğurmak= Savurmak (Soğurmak sadece bu işsavrularak yapıldığı için savrulma anlamına gelmeyebilir, tınazın ayıklanmasıiçin kullanılan yöntemin özel bir adı da olabilir.) savurduk olması lazım
sokak: ahırda hayvanların dışkılarının toplandığı yer
Sokum= (Kuru yiyecekler için?) bir lokmalıkyiyecek
Sokurga,sakurga: Kene,(Şenpazar) sakurga(kene)ye adı denmez de deniliyor...:)
Solak= Kısa ve kalınca sopa, dal parçası.Dahaçok yüksek dallarda kalan meyvaları düşürmek için ağaca doğru fırlatılırdı.Buatış tarzına da "Solaklama " denir.Solaklama biraz ters, biçimsizanlamına da gelir. (sol elini kullanan anlamını herkes bilir)
Soluma= Nefes darlığı hastası .İnsan için"soluma " denirken, hayvanlar için daha çok "solugan"denir.
Somun- köylerde taş fırında pişirilen ekmek
Soñ gûz=Sonbahar
Sona,Soğna= Sanra
sorak:bebeklere bez içinde verilen tatlı,yalancı meme
Sorak= Ceviz,kuru üzüm, ayva gibi meyvalarıağızda bir müddet çiğnedikten sonra , bir tülbente sararak , bebeklere emzirmeküzere hazırlanan emzik. Helva ve lokum şekeri gibi tatlılar da doğrudansarılırdı.
SORAK= küçük ince tülbente içinelokum parçası konarak bağlanır ve beşikteki bebeğin ağzına verilir,çocuk emerekuyur.Eskiden emzik yoktu,emzik yerine sorak verilirdi.
Sormak= 1. Soru Sormak 2. Emmek
soru= sarı (Şu şapkalı soru herif bizimmıkdara benzemaya mı?Şartoosun ona benzeyaa.)
Sorumburması =baklavadanartan hamurla yapılan tatlı
Sorutmak : Suskun durmak, durgun olmak??Suratını asmak olabilir mi.? Evet öyle olmalı somurtma'nın bizim usuldesöylenişi herhalde..
Soyak: Mısır üzerindeki yaprak
soymuk: baharda çam ağacının kabuğunun çıkartılarak içzarınınyenilmesi, soymuk= Çam ağacının kabuğuyla gövdesiarasında bulunan ince şeffaf tabaka.(1 yaş halkası) Öğğ bı yıl gine soymuk yiyemedük.Soymuk = Çam ağacının kabuğu altundaki beyaz yenilebilir tabaka..( Ağaçlarabüyük zarar verir)
Söbelek: söbü(elips) şeklinde
Söbü=Yuvarlak değil, uzunsu, Söbü gafalı,
söççü : çok bilmiş. ( Osöççünün biridir.)
Söğmek= Küfretmek SÖĞMEK=Küfür etmek
Söğmüş, siğmiş= Küfretmiş, ?
Sökü=Kürsü=Tahtadan yapılmış basit oturak.(Küre)
sökül: hayvanların kuyruğundaki beyazlık
söyletmelik:el öpmede  damadı konuşturmak için verilen hediye, Söyletmelik=  Gelini konuşturmak için gerdek öncesi damadın verdiği hediye,Küre'de Söyletmelik=Yüzgörümlüğü (bu takı veya hediye verilmeden damat gelininduvağını açamaz, yüzünü göremez.
Söyündümek=Söndürmek
Söztemsilki, söz temsili= Mesela
Stil= yoğurt çalınan kaba araç ilçesinde stil adıverilir
Su böreği= İçine hamur kıvrılmış üçgenşeklindeki hamurların suda pişirilip süzüldükten sonra üzerine ceviz, çökelekvb. ile sunulduğu yemek.
Su tıkırı=Ağaç su taşıma kabı
Su yutgunu=Kesilen ağacın suyuçekmesi.anlamında.birde bizde salak adamlara derlerdi su yutgunu diye.Evet,birtürlü yakamazsınız,kesildikten sonra yağmur veya kar altında kalıp hafifmorlaşır ağaç,buna denir su yutgunu diye.mecaz anlamını da yeni duydum. Aşırıyağış alan zamanlarda toplanan mantarlara da su yutgunu denir. bişeye benzemez.
Sufalamak= Ahşap evlerde zemini tahta ile kaplamaişlemi
Sufra= sofra (Adam karısı veya kızına acıkınca şöyleseslenir:"Gız vallahi demeeyin açlıktan ganım sırtıma yapışıya; çobukolung, sufrayı gurung." Sufra=yerde yemek yemede kullanılan yuvarlak ahşapsofra. Etrafına oturduğunuz zaman dizleriniz hafifçe sofra altına girer.Elbette mideniz biraz baskı altında olduğundan az yersiniz; böylece tabii diyetyapmış olursunuz:))) biz ona sofra derdik'te en kızdığım şey kedinin sofraaltına saklanmasıydı
suğlem: doğru,düzgün
SUĞLEM=İNCE, DÜZGÜN VE UZUN AĞAÇ DALI***
Sulu zırtlağa limon deyala=Sulu zırtlağa limondiyorlar.
SULU ZIRTLAK=Çok hassas her şeye çabuk ağlayan kişi için kullanılır
Sulu Zırtlak=ilimona sulu zırtlak da deniyor. SULU ZIRTLAK= Çokhassas her şeye çabuk ağlayan kişi için kullanılır
Sumsuk, sümsük, zumzuk= yumruk,  ZumzuğuYemek: Şaka yollu dayağı yemekti sanırsam
sundurma:
Sungur=Sınır
Suyutkunu= kar veya yağmur suyunu emmiş, kolaykolay yanmayan odun (Küre)
SÜBEK: Eskiden çocukların beşiğinin altına tuvaletlerini yapmalarıiçin konulan tahta alet, Sübek:Beşiğe yerleştirilen çocuğun çişinin içinedolması için tahtadan yapılmış, Sübek= Beşikte kullanılan çocukçişini akıtmaya yarayan alet..(Beşik aparatı/özellikle kız çocuklar için)beşiklerde idrarı hevrüze taşıyan aparat, sübek: beşiğe yatırılan bebelerin küçük çişlerini yapmaları içinçüküne takılan ağaçtan yapılmış alet. sübekler vardı. cinsi ayrımlıOrtası sübek yerleştirmek için delikli çocuk yatakları vardı Tılar denilirdi.yatakların içine ot doldurulurdu. pamuk yok zaten, yün de kıymeti idi. Gabaksorağı hemen uyutur. Çokenterasan. Kastamonu beşiğindeki sübek, Kazak beşiğindeki şümek-tir.Sorak dasormaktan gelir herhalde.
SÜDÜK= İdrar, Sidik
süflü: pasaklı
Süğen= Araç tarafında su alınan yer çeşmegibide kullanılır bir nevi meydan çeşmesi, Selami bey Ben Araçta hiç süğen diyebişey duymadım. İğdğr tarafındamı kullanılır acaba?
SÜKSÜNÜM: Ense
Sülüngü etmek= tenezzül etmek gibi bir anlamı var "Beş kuruşa sülüngü etmiş" veya "ben ona sülüngü eder miyim" gibi cümlelerde kullanılır. Sülüngü etti, toz bezi etti gibi bir anlamda olmalı. Kaliteyi düşürdü denilir gibi duymuştum.(Sürüngü dür o.Kara fırının bezden süpürgesidir. Bezi ıslatıp fırının külünü temizlerler.) . ü  yok sülüng etmek şeklinde kullanılır.  birinci cümleyi annneme sordum. Sülûk etme şeklinde telaffuz etti. "Beş guruşa sülûk etme!" (Bazı esnaf 5 kuruşa çıkmadı deyince oluversin der. Bazısı da "varsa ver" der. Bu esnafa "... sülûk etme!" denir.) Tamah veya tenezzül gibi bir anlamı var. İkinci cümlede tamah etme anlamı yok gibi. Fakat "sülünk" esaslı bir söz
Sümdük, "gördüğünü isteyen" anlamında kullanılan bir kelime.
sümezlenmek=? Bir türlü eli işe varmayanlar içinsöylenen bir sözdür.(Gız orda ne sümezlenip duruyosung. Ecük sona buban gelü. Şu çorba tenciresini ocağa goyvesene.)
Sümsük, sumsuk, zumzuk= 1. ZumzuğuYemek: Şaka yollu dayağı yemekti sanırsam Merkezde sümsük denir..2. Sümsük=Yemek aramak için kap kacağı karıştıran. Daha çok köpekler için kullanılır.
Sümsük: Beceriksiz
SÜMÜLCÜME=sendeleme, dengesisini kaybetme?,bekleme, “sümülcümede goma” beklemeye bırakmak?
sünepe-sülepe: dağınık, bakımsız, kendine bakmayan , beceriksiz
Sürgeşük, bulaşık bezi..
Sürgü=kürede çocukluğumuzdaoduna giderdik..anam karşılıklı miki kadın odun yarar ,eğrelti otuyla sırtınasararken bize de SÜRGÜ denilen ağaç çekmek getirmek düşerdi..2. Bir nevi kapıkilidi
Sürgü=kürede çocukluğumuzda odunagiderdik..anam karşılıklı miki kadın odun yarar ,eğrelti otuyla sırtınasararken bize de SÜRGÜ denilen ağaç çekmek getirmek düşerdi..
Sürgüç = köy meydanındaki taş fırınları temizlemebezi sopaya baglanıp fırın içine salınır... SÜRGÜÇ:  Fırın içini temizlemedekullanılan, değnek ucuna bağlı ıslatılmış çaput ya da çok gezen-gezinti sürgüç: bulaşıkyıkamak için kullanılan bezSÜRGÜÇ=Yerleri silmek veya bulaşık yıkamak için kullanılan bez,
sürunge: ekmek fırınınıtemizlemek için kullanılan ucuna bez takılmış olan uzun ağaç, Sürünge= Ekmek fırınlarında yakılan odundan kalan küllerin fırın tabanından temizlenmesi için ıslatılarak kullanılan ucunda bez bağlı sopa.
(Sülüngü etti, toz bezi etti gibi bir anlamda olmalı. Kaliteyi düşürdü denilir gibi duymuştum./ Sürüngü dür o.Kara fırının bezden süpürgesidir. Bezi ıslatıp fırının külünü temizlerler.)
Sürün sapıt=hep birlikte kalabalık olarak
Süsgünüeğri= Darıldığı içinbaşını aşağı eğmiş insanların bu halini anlatmak için kullanılır.
süsmek: hayvanlarınkafalarıyla insana ya da başka bir hayvana saldırması, SÜSMEK= boynuz darbesi, boynuz vurma
Sütleğen= Bir çiçek adı
süymek: bir malın tutulması, çok satılması
Şabap= Şakacı
ŞADI : kılıbık. Kaynanaların gelininsözündan çıkmayan oğullarını aşağılamak amaçlı kullandıkları ifade. "Bizim gôbel belli garı şadısı oldu."Çocuğuna söz geçiremeyen ebeveynleriçin de kullanılır."İyice uşak şadısı olduñuz"
Şahadetname: Diploma
Şalvar silkmek= Kızgınlıkğını belli etmek
Şak= Tümsek,  Alnın şakı: Alnın ortası?Tepesi olabilir mi?
şakaşuka: köçekli yöresinde oynanan seyirlik oyun
Şaklamak: İkiye ayırmak
Şakşak=ev dış kapılarında, zil yerinekullanılan metal tokmak ve karşılığı,
Şamama= minik lamba
şamaroğlanı: çok dayakyiyen
ŞANIYINAN=Şanı ,şerefi ile
Şaplak: tokat, birde benzetme vardır şaplakmantarı. Nimet Hanım'ın "şaplak mantarı" kullanımını görünce aklımageldi. Bizde de "ayu mıncığı" denilen sarı renkli bir mantar vardır.Şapka kısmının içi yumuşaktır. (Gannıca mantarı aramaya gitdük. Bol bol ayumıncığı bulduk.)
şaplama : tokat, şamar
Şapşak= (Daha önce başka anlamlarıyazılmıştı)Ağzı geniş ve dudakları sarkıkça insan.
ŞAPŞAK= ELDE SU TAŞIMAK İÇİN AĞAÇTAN BAKRAÇ***
şapşal : aptal şaşkın
Şarpı= Eşarp
Şartolsun, üçe beşe şartolsun= Yemin etme sözüdür.
Şart olsun= Yemin olsun , şartôsun: yeminçeşidi,şart olsun ŞART OLSUN= Yöremizde yemin etme türü.
ANAM AVRADIM OLSUN= Yöremizde yemin etme türü.
Şartoosun= Şart olsun, (Yemin) "Öğğ şartoosuniyi akıl ettiñiz burayı da efe oldu."
Şebelek= Mantar Adı?
şebelek=şebek=maymun
Şeer=Şehir
şeerliteklifi= dil ucuylateklif etmek(Öğğ yemek filen yerdük daha)
 ŞEHER=Şehir
şeher-şeer: şehir
Şerbetiçmek= 1. Şerbet içmek2. Düğün'ün ilk aşaması, söz kesilmesini resmileştiren tören. Mahallebiciyegidilir, şerbet içilirdi. Hemen ardından dünürler birbirine ağır bastırmayaçalışırlardı!...
 Şerefe=İnşaatı tamamlanan evin genç kızı ya da gelini yumurtayı dantelle kaplayarakçatının bir köşesine asar, bu çıkıntıya "Şeref" denir.
Şeşhane= inatçı at ve eşeklere yapılan serzeniş= çüşşşeşane sende.. gibi
şıçıra= koş,
şık:kiraz çekirdeği(germeç ,ersil köyü
Şık=o da kapılarında eski tip kilitlerde,kapının kapalı durmasını sağlayan dili hareket ettiren mekanizma
Şıvgar= yükü ağır kağnı vb araçlara ilave birçift öküz daha koşmak. Gaza getirme anlamına da kullanılır.
Şilep- Yayıp yapış (Şilep oldu-Yapış yapış oldu)
Şimdi netçeyüz, şindi netceyüz=Çaresizlik , Şimdi ne yapacağız?
Şinanay =küçük lamba
Şindi: Şimdi
şindik : şimdi
Şinik, urup, hak=tahıl ölçme kapları. Elbette hak enbüyüğüdür, Şinik= (Tosya) Tahıl ölçeği (bizde kullanılanyarım) şinik:tahıl ölçeği
 ŞİPİ=Kısa yuvarlar sopanın ucu ikiye yarılarak arasına kısa bez katlanarak konur veyağa bandırılıp etli ekmek yağlanır. buna şipi denir.ŞİPİ=Etli ekmek yağlamayayarayan aparat. Eskiden fırça yoktu,hemen ağaç dalından (özellikle kara ağaçdalı tercih edilirdi )kısa sopa bir ucunu yarardıktan sonra arasına temiz türbırakmayan bir bezi bir kaç kat katlayıp arasından geçirirdik.sonra yağabatırıp ekmekleri yağlardık.Doğal bir fırçaydı.:)) Farklı ilçelerde yağlanguçdeniyor olabilir .Daday ve Kastamonuda ŞİPİ deniyor. ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. Şipi birçok ilçemizde ve merkezde bu adla kullanılır. Birde halk arasında argo tabir edilen ama aslında ekmek fırınlarında kullanılan sürgüç vardır. Şipinin on katı büyüklüğünde ıslatılarak fırının altını temizlemeye külünü silmeye yarayan alettir. Bu aletler takım olup bisleğeç ufak saçlarda dodul ise fırınlarda kullanılan küreklerdir. Erol Malak köyde tavuk, kaz, ya da hindi kanadı kullanıllırdı Şipi=(Araç)Saçta ekmek yağlamaya yarayansaplı bez parçası
Şiplek, Yufka yapımında saç üzerindeki ekmeğiıslamak için kullanılan ağaç çubuk ucuna takılan bez parçası,
Şipir şipir=Su akıtaraktan, damlaya damlaya veya damlamadan biraz fazla su akıtma. Terleme için kullanılır. ( Yapış yapış ?) (Şipir Şipir birisi diye de kullanılıyor..Ve yürürken şipir Şipir etme.. Genelde terliklerin sesiyle ilgili. Su damla sesine bağlantılı olabilir..Binnaz Delen Atılgan)
 Şipşime=?.Küçük kız çocuklarını severken duyuyorum şipşime bacaklı ,şipşime suratlı gibi kullanılıyor da anlamını bilmiyorum :( cındım = bir avuç, minik, sevimli gibikullanılıyor sanırım.. Bir bebeği severken cındım gibi:) cındım kadardeniliyor... ŞİPŞİME=Zayıf ince yüzlü,zayıf,küçük yüzlü,ince bacaklılar için kullanılan bir kelimedir.
şirnet = şımarık , belacı, yılışık
ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. köyde tavuk, kaz,ya da hindi kanadı kullanıllırdı.
Şirnimek = Şımarmak (Küre)
şişe : zemin tahtası ile duvar kenarını kapatmaya yarayan çıta, süpürgelik
Şişeçektirme= Halksağaltma yöntemlerinden biri, bardak içine ispirtolu pamuk yakılır, ağrıyanyerin üzerine kapatılır. Dikkatli yapılmazsa yanıklara yol açılabilir.
şişegalasıca, şişegalasıca, asba çıkasıca, boynu bükülesice, canı çıkasıca vs demek oluyor, Şişegalasıca, Şişegalasıca= bir tür beddua..
ŞİŞE=LAMBA=Ahşap tavanlarda iki tahtanın arasınıkapatmak için çakılan ince ve ensiz tahtayada şişe ya da lamba deriz biz acababaşka ilçelerde de aynı mı anlamı?
Şişek= İkiyaşlı dişi koyun adayı
Şom ağızlı: ağzından çıkan herkötü olayın gerçekleştiği kişi( O şom ağzını açma.)
ŞORDA= genellikle DEYHANA ile birlikte kullanılır görülebilir uzaklıktakicisimler için kullanılır
Şordan: öbürtaraftan-
şoşudum-şaşudum: şaşmak, şaşırmak, hayret etmek
Şoyaña=Şu tarafa.(Top şoyaña gaçtı aasıñıñgôtüde gel)
Şöfer= şoför
şuaccuk-şuğaccuk: şu kadarcık
şüngürşek: şimşek
Tabaka: Tütün ve sigara kabı
TADLUM KIYMATLUM : TATLIM KİYMETLİM
tafra : sinir
Tahan= Bizimgermeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor.  Tahan=? (Harman aleti?) Küçük karkürüme aletine benzer? Bizim germeç -taşköprü tarafında tahana DIĞAN deniyor.Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZdeniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver)
takinye veyalalin terlik anlamında belgelere baktım takinyeyi göremedim heralde eklenmemiş.
Takman- Parsellenmiş bağ bölümleri
Tanuduk: Tanıdık
Tarat= Teharet
Ta'ta, tahta, data=Tahta
tatar:sarımsaklı yoğurtkatılarak yapılan ev makarnası, Su Böreği denirdi . (Bu yemeği sanıyorum Kırım'da da Tatarlarda gördüm. Bu yemek bizi Kırım'a bağlayan ortaklıklardan biri olsa gerek.) Mustafa Gökmuharremoğlu Küçük kare şeklinde kesilip sarımsaklı yoğurtla yapılana tatar, daha büyük kare şeklinde kesilip yapılana da çeneçarpan denir. Arslan Küçükyıldız "tatar" sözü tek başına mı söyleniyor? Tatar aşı, yemeği vb. bir ek alıyor mu?i (Bizim yöre mantısı da Türkistan mantılarına çok benziyor. İri olması ve buharda pişmesi açısından. (Kızartıldıktan sonra su ilave edilir ve üstü kalın yufka ile kapatılarak fırında pişirilirdi) Özbekler tamamen buharda pişiriyorlar.) Mustafa Gökmuharremoğlu tek başına da söylenir tatar böreği de denirdi. "tatar kestik"
Tatar Böreği: ? (İçine torba yoğurdu konup makarna gibi suda pişiriliyordu galiba. Tatar böreği gibi bir adı olsa gerek. Üstüne tereyağı ve ceviz konurdu.)
Tatımet= ?
tava gulpu: bacakları oluşmamış kurbağa yavrusu
Tavan: Bu kelime, tahta kelimesinin yerineaynı manada kullanılır. Tabanın karşıtı olarak da ( az da olsa ) kullanılır.
Tay=yük hayvanlarına yüklenen yükün her bir taraftaki kısmı,yarısı... Tay=yük taşıyan hayvanlarda yükün birtarafı (Bir tay odun..)
tayırtayır= çabuk çabuk :)tayır tayır yürüme... Payır payır= Payır payır söküldü veya odun payır payıryanıyor:)
Tebelleş olma=Ekleşme=Bir iş görürken ,yolda yürürken v.b.engel olma hali..Kullanım şekli de : Öğ ekleşme beee.))) Ekleşme=Tebelleşolma,  Ekleşme'nintaciz, tecavüz anlamı var mı? O kadar ileri değil..Sadece rahatsızetmek,engel olmak..Yine de Coşkun'a sormak lazım..))Tebelleş olma=Tebelleş olma=bir biçimde rahatsız etme, engellemeye çalışma. (Küre) Başmatebelleş oldu, aralaşmayo... Sürekli peşinde dolaşmak..Gibi bir söz galiba.Israrlı davranmak da olabilir.  Evet, yapıştıbırakmıyor gibi..  Evet yapışmakgibi bir söz.
Tebelleş=askıntı..
teber: küçük balta ,nacak
Tebeyün= sanırım belirlemek, tebliğ-tebellüğanlamında ?
tebsermek:hafif kurumak, suyunu kaybederek kurumak, ayazlanmak 
tef:  kasnak üzerine deri geçirilerek yapılan çalgı aleti
Tefter=defter
Tegavüt: Emekli
Tek damar: Zayıf çelimsiz insan
teknekazıntısı : furundabırakılan ekmeğe denir, tekne kazıntısı birde son çocuğa da denir
tekne= hamur yogurup mayalamak içinkullanılan tahtadan yapılmışgenişkap.
Tekneli gurba: Kaplumbağa
Tel Sarar= Bebeklere tel sararin eski adetlerdeparmak sayma sirasini yazarmisiniz. Kazakcasi soyle Bas Barmak, Balali Uyrek,Ortan Terek, Shildir Shumek, Kishkene Bobek. Ben sadece tel sarar kısmınıhatırlıyorum.
telatür=özensiz,basit,zayıfşeyler için kullanılır.
telbüs –telbüslük :?
Telce,Terece= Ocaklıodalarda ocağın yanında ya da yanlarında bulunan boşluklarda yapılan dolaplarınalt kısmında, genellikle ocak veya sobada yakılacak günlük ihtiyaç miktarıkadar odunun depolandığı kısım. Hüseyin bey telceye terce de diyoruz biz..Bizde TERCE odalardaki ocak yanlarına oyulmuş küçük sabit dolaplar, boşluklarile tavana sıralanmış rafların ortak adı. Kullanış amacı farklı olduğu içinTELCE ayrı bir kelime olarak değerlendirilip Kastamonu Türkçemize kaydedilmişoldu.
Telem saçak olmak:Etrafa dağılmak
teleme EĞRETİ ,teleme:dayanıksızzayıf, teleme=çok ince, narin
Telezimek= Sabırsızlanmak
tellice= Bir mantar çeşidi
Temcüt,Temcit = sahur
Temek= Ahırdaki gübrelerin dışa atıldığı küçükpencere büyüklüğündeki delik.(işi bitince tahtayla kapanır.) temek-tömek: ahırdan hayvanların dışkılarının atıldığı delik temek: ahırdan dışarı tezek atılan delik 
TENTENE=danteltığla yapılan el işi
tenuke: teneke
Tepecük= Deste halindeki ekin sapları tarladadaha uzun süre kalacaksa, hem hayvanların verebileceği zarardan, hem de yağmurve doludan korkuya, kelleleri içeri gelecek şekilde küçük yığınlaroluşturulurdu.Bunlara tepecük derdik.
TEPSER(T)ME= Kısmen nem kaybedip kurumaya yüztutan nesne ve bu durumların adı (deri-hamur-dudak vb)
Tepsermek= Açılan hamurların hava ile teması sonrası dış kısımlarının biraz kuruması..(Bu işlem özellikle yapılır)  Tebsermek: suyunu kaybederek kurumak
TER EKMEK= PİŞMİŞ YUFKA***
Ter geçmek= Israrla vurgulamamak, hafifçe temas etmek.
ter= sığ, çayıñ bazı yerleri bek terimiş
TERBİYE, GEMİ,=Atların ağıza taılan kısmı demirden olup iki yanındameşinden yapılma tutma uzun tutmaçları olan ki ucunu tutarak atın yönünübelirlemek için kullandığı düzenek
Terece,
terecük=incecik
terelme=i ncelme
Terezlü= Sözlük kısmında"Terezlü=terazi"ifadelerini gördüm; bir ekleme yapmak istedim.Bu yazılan şekilhangi ilçede kullanılır bilemem ama Kastamonu merkez civarında bu kelime"terevzü"olarak geçer.(Bi kilo mıkı terevzünün üstüne godu.)
Terezlü= terazi
Terih=Tarih
Têrslik,terslik, teslik= Gübre atılan yer
Terslik= Hayvan gübreliği Bu kelime; Hela,abdesthane, yüznumara (Tuvalet) anlamında da kullanılıyor muydu? Öyle iseTDK'na bunu önerelim de şu pis, sevimsiz tuvalet kelimesinden bizikurtarmalarını isteyelim.
Tetere= kumaşı siyaha boyamada kullanılan birbitki. Çocukluğumda pazarda çuvallarla satılırdı.
Tevatür, zıkı: Çok fazla Tevatür: Harika, süpertevatür= çok büyük, Tevatür=olağanüstü, Harika, süper,tevatür: çok fazlaabartılı
Tevellüt= Yıl, sene (kaçtevellütlüsün, tevellütün kaç gibi özellikle doğum tarihi sormalardakullanılırdı.
tez: çabuk
Teze; taze teze=taze anlamının yanında yeni anlamı davardır. Kırgızlar taze kelimesini temiz anlamında kullanıyorlar.
tezikmek:korkarak birden hareket etmek, ürkmek
tezili-tezülü: aceleci
Tıfıl=siz daha tıfıl iken rahmetli olan bir"teoman" varıdı,emme tevetür gasdamuca gonuşudu,birde şimdi üsküdarmal müdürümüz var Burhan Karabostan,,maşallah oda zıhı tevetür biliyagonuşmayı,,
tığtı= sanırım küçük anlamında(tığtı kadar,tığtı gibi bir şey ,tığtı burunlu gibi cümlelerde kullanılıyor)
Tıkıç: Şişman, İri gövdeli.
tıkır... su kabı...Tıkır: Ağaç su kabı, yazınsu saklamaya yarayan çam veya gürgenden yapılan parçalı kap. Yukarıda saydığımüç kaptan yenen, içilenin lezzeti doyumsuzdur. Natürel lafı ancak bu kaplariçin geçerlidir bence. Su taşıma kabı bi nevi termos, Tıkır: Ağaç su kabı, tıkır: ağaçtan yapılmış su kabı
 Tıkır=Tarlaya bahçeye giderken içine su konan, tahtadan yapılmış,ucunda ibiği olan sukabı; TIKIR=İçine su konan, çaydanlık gibi uzun düz ibiği olan tahtadan yapılmış su kabı TIKIR- Tarlaya bahçeye giderken içine su konan ,tahtadan yapılmış,ucunda ibiği olan su kabı ah yazın harman zamanı ondan içilen su ve ayran hiç unutulurmu.
TIKIR=İçine su konan,çaydanlıkgibi uzun düz ibiği olan tahtadan yapılmış su kabı
tıkolta= bayan iç atleti, TÜKOLTA=Fanilanınüzerine,elbisenin altına eskiden bayanların giydiği,ince yada kalın pamuklukumaştan dikkilen kolsuz elbise tarsı giyecek
Tılar = 1. AĞAÇ BEŞİĞİNE SERİLEN YATAK***beşikteki yatak, 2. (Çok yemiş?,karnı büyük?...) tılar (obur) Tılar: Büyükçuval.Mecazen, çok yiyen. TILAR= Yünden yadaottan yapılan, beşik içine konan, ortası idrar kabı (Hevruz)ı koymak içinoyulmuş çocuk yatağı
tınar:samanla karışık tahıl yığını
TINAR= SAMANLA KARIŞIK BUĞDAY***yabaile savrulacak olan sürülmüş tahıl saman karışımı.Tınar=Tınaz, Tınaz= Tozundan, çer çöpünden ayrılmamış, düvenle sürülmüş tanelisap. Tınaz, yaba ile havaya atılarak, soğurulur (Savrulur) "Örüsgeriyiydi, gece yarısına gada tınaz soğurduk!" savurduk olması lazım
TINAR SAVURMA, Tınar soğurma= tınarı yükseğe yaba ile atarak sapla taneyi ayırma işlemi.
Tıngır elek, tıngır saç=hiçbir şeyi yok, boş
Tıngıra: Bakırdan veya saçtan yapılma çan.
tırampa: mal değişimi,takas
tırışka= uyduruk, özentisiz
tırlama=ani, birdenbire("adam dururken tırladıgitti.")
tırpan: ekin biçmearacı
tırsmak=korkmak, çekinmek ('beni görünce tırstı.')
tırtlama=bozulma.("o kafayı tırtlattı""ı,araba giderken birden tırtladı gibi cümlelerde kullanılır,)
Tırtullu : 3 dublelik rakı
tısga: fiske
Tigap= pikap (Pigap almasın?)
tingir= alıngan
Tinsirmek HAPŞIRMAK.
Tirik: Sincap, çökelez.
TİRİL TİRİL= çok ince kıyafet ya da kumaş tiril tiril : ince giyinmek
Tirit= Bayat ekmek veya simitle yapılan bir türyemek.
 TİTREYA=Titriyor,
Tiyzelenmek =Öfkelenmek
Toğralanmış= Kirlenmiş, kirli
toğukgaydurağı = pirinçtanesi gibi kar dolu arası yağan yağdığında yerde ince bir tabaka buzoluşmasına neden olan yağış türü
Toğuk= Tavuk
Tokaç= geysi yıkarken üzerine vurulan tahtayaslı tokmak tokaç :Ağaçtan yapılmış çamaşır yıkamada kullanılan araç
Tokola=Düğeni çeken kısa sırığı (Düğensilik) boyunduruğa bağlayan çivi
Toklu : Yaşına girmiş olan koç.Kısırkoyun, Toklu=  Ispanak yerineekmeğin içine konan bir ot vardı; neydi unuttum. Mancar deriz biz selçuk abi o ota,Ağızda donmuş yağ gibi bir tat bırakır. baharda tarla sınırlarından kadınlartoplayıp ekmek yaparlar.toklu: iri, yaşlı koyun
TOKUR= KISA BOYLU ŞİŞMAN***kısa boylu,kilolu. sümüklü oğlana da dirle. hatta bunları'sümünü yiyen gaymakam olu ' diyegandurula.patdöşek nine beni öyle gandurudu emme gaymakam olamadım
-memet söle bakıyn bu aplalardan hangisiböyük?
-şo biraz tokur gibi o böyük
-sen gendüne bag sığır *
kafa yapısı çok yuvarlağımsı ve üst kısmıitibarıyla geniş olanlara da denir . boy kısalığı çok önemli tabi.
tolaşuk-dolaşuk: 1.küçük ince işe yaramaz kendirin karışmış,dolaşmış hali,2.tekin olmayan
 TOLU=Kuyudan su almak için sapına kalın ip bağlanarak kuyuya sarkıtılan kova, bakraç
Tolu=kuyudan su çekilen kova
toluş-toruş:gücü yetmeyince desteklemek, güç vermek (Çoluş?)
Tomofil= otomobil rahmetli dedem tomofil derdi
Tonç-Takmanın (veya çeltik tarlasının) kenarındaki su tutsun diye yükseltilmiş yol
Tongra=genellikle elin üst kısmında biriken kir,Tonra el ve ayak topuklarınaki kir ve ölü derilere denirdi.Tonra, elde biriken katmerlenmiş kir veya soğuk havanın etkisiyle elin derisinde oluşan, ölü deri tabakasıdır. Beceriksiz kişileri özellikle de beceriksiz ve bakımsız kız çocuklarını anlatmak için kullanılır. kış aylarında özellikle çocuklar tam temizlenemezler ellerinde kir birikirEvde çocuğu, damda ineği olmayanlar için, "nesine güvenü kü sanralısı yok tonralısı yok" derler.
Tongur= keçilerin boynuna takılan tok bir ses çıkaranzil
Topala=tırpanı sapına sabitlemeye yarayan,sapın takıldığı halka.. Topolo, Tokola=Topala kelimesi bizde(Kastamonu merkezBudamış köyü) tokola olarak geçiyor. Tırpanı sabitlemeye yarayan parçanın adı.Benim dedemKüre'de çilingirdi ve tırpanları "gemlerdi", Gem=tırpanın topala (sizde tokola) takıldıktan sonra o kısmı, kesici bölüme birleştiren demir bağ.. Onedenle biz de topala olarak anıldığını çok iyi biliyorum:))
Torbayoğurdu:  Ayranı torbaya doldurup süzmek sureti ileelde edilen yoğurt.
tosbağa –tosgumboğu: kaplumbağa
 tosurdamak-tosurtosur etmek = Surat asmak, kapris yapmak, nazlanmak.
tot: kalın kısa ağaçla sopayla vurularak oynanan oyun (köçekli)
Tovuk boku sende= yılışık= cıvaşık= şımarık lafanlamaz
Tovuk= tavuk
Tovuk ayağı= Saçak Mantarı= CİVCİbacağı= dediğimiz mantara saçak mantarıda deniliyor....açık sar renkte oluyor Hülya Toğral Tavuk ayağı olarak biliyorum ben onu .Açık sarı renkli olup çokta lezzetlidir.
Tozu= Tazı
Tökesemek: Atın ayağının sürçmesi. tökesemekolmamaı lazım arkadaşım ona tökezlemek derler
TÖMEK: Ahırda ,hayvan pisliğini atmayayarayan küçük pencere.TÖMEK= AHIRDA HAYVAN GÜBRELERİNİN DIŞARI ATILDIĞIDELİK***
 TÖMÜZLÜK BEZİ- Temizlik bezi
Töneke;  teneke
Töngel : Beşbıyık
Törsenge = çabuk küsen ,aksi
törsengi=toplumla uyuşmayan,uyumsuz davranışlarsergileyen,ters,inatçı(Öğ bırakın şu törsengiyi.Gaç gündü yalvarıyon;nuhdeya,peygamber demeya.)
Törslemek: Darılmak, küsmek
töyfem:tuhaf
tufa: yüzün yan kısmı,avurt
Tufal=  demircilikte ocakta ısıtılan demirin çekiçle dövülmesiesnasında dağılan yanık demir parçaları..
Tûğmek=Atlamak(Duvarın üzerinden Tûğûvedi) "Tüğmek"sessizce kaçmak diye bilirim Nurhayat hanım.O kaçmak anlamına gelen,tüymek.Bu Tûğmekatlamak anlamında
tulum çıkarmak=(Oyunda) hepsini kazanmak, hepsini almak.
Tuman= ?içdonu=kilot,   tumanınan aynımı bu?
Tunç= Zıvana=Evlerde kullanılan vekol gücüyle çevrilen el değirmenlerinin (Kahve değirmeni değil) alt taşınınortasında demirden yapılma, kalınca çiviye benzer bin eksen vardı. Bu eksenebazen kiren gibi sert ağaçtan, çoğu zaman da metalden yapılma, yine tamortasından bir delik olan, 15-18 cem uzunluğunda 2 cm eninde ve 1,5 -2 cmkalınlığında dikdörtgen prizma şeklinde bir aparat takılırdı. Bu aparata"tunç" ? denirdi. Üst taşın alt yüzünde bu aparatın gireceği bir yuva, "yiv" bulunurdu. Bu aparat alt taş ile üst taşın arasında belli birboşluk kalmasına sebep olanak, iki taşın birbirine değmeden dönmesini sağlardı.İşte, üst taştaki bu yuvaya veya yive "zıvana" derlerdi. Bu tunçdenen aparatın, bu yuvadan çıkması halinde, iki taş birbirine değer, birgürültüdür giderdi, öğütülen şeye de taş parçacıkları karışırdı. Bu duruma da"zıvanadan çıkmak" denirdi ki; mecazi manası herkese malumdur.
Tutak= Merkezdeona dutacak derüz = Tutak:Tava tencere gibi şeyleri ocaktan alırken tutmak içinkullanılan , birbirine bir kordonla dikilmiş bez parçası. Tutak, aynı zamandasabanın tutulacak yeri değil miydi? Bir de eñek var, sabanın bir bölümü idigaliba. Saban Eneği : (Buradaki n tam bin geniz n'sidir).Sabandenilen bu en eski alet üç parçadan oluşur. Az çok L harfine benzeyen ve çiftsürerken ucundan tutuğumuz kısmının bütününün adı budur. Sade elle tutulanyerine-ki L'nin üst kısmıdır ve geriye doğru asa şeklinde kıvrıktır- "tutak"denir. L'nin alt kısmı da ucuna saban demiri takılacak şekilde yontulur. SabanOku : Sabanı L harfine benzetirsek, bu harfi oluşturan iki çizgininkesiştiği noktada 5 X10 cm ebatlarında dikdörtgen bir delik açılır.Bir ucu budeliğe girecek şekilde yontulmuş , 10 x 15 cm ebatlarında dikdörtgen prizmaşeklinde 3- 3,5 metre uzunluğunda bir ağaç bu deliğe 30-40 derece bir açı ileyerleştirilir.Bu açı küçük olursa saban yere batmaz.Büyük olursa da"derine sarar".Bu üç metre civarındaki ağaca saban oku denir.Okun diğerucu boyunduruğa sabitlenen halkaya takılmak (Koşulmak ) için bir iki yerdendelinir.
TUYUK-YAN(L)NIK-SÖBE= Köyün tuyuk (saf-salak) oğlanı oturaotura yannığı (sedir- bu günkü anlamada köşedeki uzun ve sabit oturma gurubuyada kanepe) söbe(yassı-ezik)leşdüdü..
TUYUMLUĞUNA=?
TUYUMUNA = Ulaşılmak istenen hedefin hangiistikamette olduğunu bilmeksizin, gitmek istediği hedefe ulaşacağı zannı veümidiyle herhangi bir istikamete doğru yürümek, TUYUMUNA: Tahmin ederek,el yordamıyla, görmeden, şansına, bilmeden... (Argoda biraz atarak,sallayarak...) Ben böyle hatırlıyorum... ,tuyumuna= rastgele anlamındadaha çok kullanılır. Tuyumuna atılan silahtan çıkan mermi ağaca saplandı.gibi..Tuyumuna= Boşuna (Hocam.tuyumuna kelimesininanlamını boşuna olarak açıklamışsınız ama,bilmeden, anlamadan , değil midirgerçek anlamı.)tuyumuna: tesadüfen ,bilmeden ,bilinçsizce
tuyumuna: boşuna, kelimesi daday vekastamonuda Tuyumuna=Tahminen anlamında kullanılır diye biliyorum. örneğin:tuyumuna su koy, tuyumuna yap gibi ,tam bilinmeyenler için kullanılır. Tuyumuna = bilmedengörmeden
Tüfeyli=  Boş-gereksiz..
Tüğnük = Düğüm.. ; Dadayda - TÜĞÜNNÜK=Düğüm
Tüğtü= Baltanın tersi
TÜĞÜNNÜK Dadayda - =Düğüm
tükan: dükkan
Tükmük= tükürük
TÜKOLTA= Fanilanın üzerine, elbisenin altına eskiden bayanların giydiği,inceyada kalın pamuklu kumaştan dikkilen kolsuz elbise tarsı giyecek tıkolta= bayan iç atleti,
Tülek: Küçük (fidan halindeki)çam ağacı
tünek:tavukların dinlenmekiçin çıktıkları yüksek yerTünek=Tavukların yerden yüksekçeuyuması için uzatılan sırık veya yapılmış yüksekçe yer.
Tütletmek: Tut demek, (Köpeği üstüne tütledivemiş…)
tüynük=düğüm
Tüyünnük= Düğümlenmiş
Uçkur= Don isimli giyside kullanılan rastıknev-zuhur (sonradan görünme ) bir şeydir ki, bundan önce rastığın yerine, 1-1,5metre uzunluğunda, eni de uzunlamasına katlanarak 0,5-1 cm ye düşürüldüktensonra, sıkıca dikilerek adeta ip haline getirilmiş bez şeritler kullanılırdıki, bunların adına "uçkur" denirdi. uçkur-ukcur:eskiden donlarda lastik yerine kullanılan uzun bez ya da ip
uçmak: çok hızlı,çabuk koşmak
Uğmek, (Bütün sıkıntıları başıma uğdüngettin derlerdi) Yığmak,
Uğra = ekmek yaparken yapışmaması için ayrılan biravuç civarı un :)) uğra: hamur açarken ekmek yaparken kullanılan un, Uğra=un
Uğunmak= Izdırap çekmek
uğuşlamak:el ile ovalamak
ulum ulum( iş görme-çalışma-üretme-yardımetme)= sanki büyük bir iş yapmış gibi böbürlenme-başa kakma. ulum ulum( işgörme-çalışma-üretme-yardım etme)= sanki büyük bir iş yapmış gibiböbürlenme-başa kakma. ulum ulum uludu. diye kullanılır. Mesela uzun uzunağlayanlara çok konuşanlara da kullanılır.. sizin bahsettiğniz söyleniş şeklikesinlikle doğru ancak bilebildiğim kadarıyla "ulum ulum uluma" ya dayas etme-tutma birçok yörede ortak kullanılan bir deyim. Uykudan kalkmayan, yada keyfini bozmayıp işin ucundan tutmayan kişilere "Sanki ulum ulum işgördüñ, galkıveseñe ê canını yimeyesice..." dendiğini biliyorum..
Umbal- Üzüm bağı arasındaki yol
upuslu: akıllı,olgun
UrbaGôrme=Düğün öncesigenç çiftlerin kullanması için kıyafet ve evlerinde kullanacakları tekstilürünlerinin kalabalık bir topluluk ne zaretinde alınması.(Ordan 2 metredepatiska kes,3 metrede pazen ve Gabut bezi de alalım, içgôyneğiniñ iyisi olsun:)
Urba= Elbise
urgan: kalın ip, halat salıncak falan dayapılır
Urup= Tahıl ölçme kabı (orta )
uslu başlı:1. aklı yerinde,yaramaz olmayan,2.aklı başında yaşlı insan
Uslu inek=Henüzbuzağılamamış düveler için kullanılır. Bir kaç kere buzağılamış ineklere"uslu inek" denir. Daha çok, sağarken huysuzluk eden ineklerianlatırken kullanılır." Kurt yiyesi, zabah sağarken dizimi depdi. Sanusunçiğ düğe."
Uslu öküz=Acamı Dana, Acemi dana-Uslu öküz: Çifte çubuğa yeni koşulmaya başlanmış danalara acemi dana,artık işi iyice öğrenmiş öküzlere de uslu öküz denir.
uslu:1.yaşlı,olgun,aklıbaşında,2.yaramaz olmayan çocuk
Ustunağacı: Odalarınüstündeki (tavandaki) tahtaları çakmak için, duvardan duvara ,1- 1,5 metrearalarla uzaltılmış 20X20 ebatlarında ve oda uzunluğunda ağaçlar.
Uşak Devşek=  Çoluk çocuk;  İki kadın sokakta karşılaştıklarında, biridiğerine halini arz eder; dam çul... uşak devşek sığır sıpa inek çanak samallıkmamallık derken aşam oluveriyo!!! günün kısa özeti bu... "Uşakdevşek"deki "devşek" kelimesi ne anlama geliyor? Eş mi? Koca mı?Karı mı? Yoksa ev ahalisi mi? Yoksa devşirilmiş şey mi? Yani eve eklenmişkişiler? ("At yok eşek yok, Bit yok yavşak yok, Garı yok uşak yok!" derdi,bizim köyde Fayık Aaa.) "Uşak şöyle gözel bir mantı ediveng de uşak devşekyisin bee!” Kadın sanırım. DEVŞEK Çocuklarımızın çocukları, torunları ifadeediyor.  "uşak devşek"ikilemesindeki "devşek"kelimesini kadın söylerse kocasını,erkeksöylerse karısını kastetmiş olur.Malumunuz Türkçede böyle ikilemelerçok.Bazıları anlamlı bazıları anlamsızdır."ıvır zıvır"ikilemesindeher iki kelime de anlamsızdır."çoluk çocuk"ikilemesinde ise"çoluk"kelimesi anlamsızdır. "Uşakşöyle gözel bir mantı ediveng de uşak devşek yisin bee! Kazak ve KırgızlardaNevere, Çevere gibi torun, torunun çocuğu, torunun torunu için kullanılankelimeler var. Bizde de bunların benzeri olmalı. Gurt nine, Gurt dide gibisöyleyişleri hatırlıyorum ama...  Evet Arslanbey gurt nine ,gurt dide bizdede nine ve dedelerimizin babaları ve anneleriiçin yaşıyorlarsa kullanılır.  Evet gurt nine ,gurt dide bizdede nine ve dedelerimizinbabaları ve anneleri için yaşıyorlarsa kullanılır.
Uşak= Çocuk
uvendire...hayvanı sek etmekiçin kullanılan ucu sivri fındık ağacı....nudul....diğer adı...
Uvaz: Bir meyve. (Uvaz ile Döngel(Muşmula da deniyor) aynımeyve değilmiş. Ben ikisini aynı meyve bilirdim, yeni öğrendim. Uvaz, ishaleçok iyi gelen bir meyve imiş. Şıp diye kesermiş. Uvaz'dan kek yapılıp kurutulur,hastalıkta yedirilirmiş. (Araç/Okçular) )
Uvun= ? Beceriksiz? Uyundur=? Beceriksiz?Bu iki kelimenin asıllarını bilen var mı?
Uvun= ? Beceriksiz? Uyundur=? Beceriksiz?Bu iki kelimenin asıllarını bilen var mı? uyuntu= beceriksiz, pısırıkanlamında. tuyuk ile anlam kardeşliği var.. Uyuntu diye biliyorumbeceriksiz tembel anlamında kullanırlar.
UVVIÇ; Soğukla karşılaıldığndaüşüdüğünü,soğuğun titrettiğini ifade etmek için kullanılır. UVVIÇBUYDUM;Titreyerek üşüdüm anlamındadır
uylaşmak:anlaşmak
uymak: bulaşmak,sataşmak
Uyundur=? (Beceriksiz?)
Uyundur=? Uvun= ? Beceriksiz?  Beceriksiz? Bu iki kelimenin asıllarını bilenvar mı? Sütü uyundu(r)mak= yoğurt çalmak, mayalamak; mayanın tutmasına "sütü uyundu(r)dum" denir.
Uyunmak= Yoğurt çalmış, uyunmamış. Uyuntu sözüburadan Uyuntu gibi durma derler.. Uyumak ile de ilgili olsa gerek.
Uyuntu diye biliyorum beceriksiz tembelanlamında kullanırlar. uyuntu= beceriksiz, pısırık anlamında. tuyuk ile anlamkardeşliği var..
UYUNTU....HİÇ BİR ŞEYLE ALAKADAR OLMIYAN BİRNEVİ UYUR GEZER.
Üç ayak=hamurlu(pıtpıt)ekmeğini saçtapişirdikten sonra ateşin karşısında üzerini kızartmak için konulan üç ayaklısaplı aletin adı.Tam emin değilim yanılşsa düzeltin lütfen
üçbarmak: uzun saplı,üç parmaklı ,ağaç dalından yapılan ,sap ,samanatmaya yarayan alet
Üçden dokuza şart olsun=EFE ADAM ÜŞTEN DOKUZAŞARTOSUN.
ÜÇE BEŞE ŞART OLSUN=birçeşit yemin
Üçparmak= Bizim germeç -taşköprü tarafındatahana DIĞAN deniyor. Ayrıca saman doldurmaya yarayan alete bizde YABA. ılgaztaraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamında kullanılıyor. (İkihapaz leblebi ver) İki parmaklı ve ucu yukarı kıvrık harman aletine DİRGEN, üçparmaklı olana ÜÇPARMAK, tırmığa da DIRMUK diyoruz.. ÜÇPARMAK= üçparmaklı olan harman aleti,
ÜÇPARMAK=üç parmaklı olana ÜÇPARMAK, Harmandaekin saplarını bir yere yığmak için kullanılan üç çatallı ağaç.
üçü: pazartesi
Üğleşme: Başbaşa gelmek, toplanmak
üğrumek-ürgelemek: bebeği, beşiktesallamak
ÜĞRÜMEK=Çocuklarınyatırıldığı beşiğin sallanması,sallayarak çocuk uyutmak.
Üleştümek=Paylaştırmak.(şu uşakların bubaları öldü. Talalarıaralarında üleştürüveñ.Yoksa şartosun birbirlerine duracakla)
Üleştümek=Paylaştırmak.(şu uşakların bubaları öldü.Talalarıaralarında üleştürüveñ.Yoksa şartosun birbirlerine duracakla)
Üngendire,
Üns olmak= Aşırı bağlanmak
ÜNÜ=(AVAZI) ÇIKDUĞUNA BAĞIRIYA(ÜNÜ ÇIKDUĞU GADABAĞIRIYA)= Çok yüksek sesle- aşırı kızgınlıkla bağırma..
Ürgende,Ürgendire, Ürgendere, üvendere =Övendire,öküz sürmeye, kovmayayarayan uzun fındık çucuk ucu çivili, hayvanlara yön vermek için kullanılan ucuna çivi çakılmışsopa, değnek
ÜRGENDİRE: Öküz ve mandaları yürütmek, hareketettirmek için kullanılan ucu mudullu, arkası da çift sürme zamanı çemekli olansopa
Ürün:  Süt, yoğurt. Ürün ile ilgili bir de atasözü vardı. Bakarsanürün olur, bakmazsan irin olun gibi bir şeydi.
ÜRYA= Rüya-düş
üryan= çıplak, anadan üryan=çırılçıplak,bacca=bahçe,zoba=soba,gulaa tözü=kulağının arka kısmı(gula tözüne bi vurduydumyere yıkıldı)
Üryane= kabuğu soyulmuş erik kurusu)
ÜS BAŞ = Sedirin ocakbaşına yakın köşesi.
Üsbıcak=Üstbucak=odalarda hatırlı misafir yada yaşlıların oturduğu, ocakveya sobaya yakın, kapıya uzak bölüm.(Küre) Üstbucak yerine merkezde üst köşedenir. Kazaklar buna Tör diyorlar; Ağır misafirlerine Törge buyurun diyorlar.
Üst köşe= Üsbıcak=Üstbucak=odalardahatırlı misafir yada yaşlıların oturduğu, ocak veya sobaya yakın, kapıya uzakbölüm.(Küre) Üstbucak yerine merkezde üst köşe denir. Kazaklar buna Tördiyorlar; Ağır misafirlerine Törge buyurun diyorlar.
üstün körü:gelişi güzel,düzensiz,rasgele
ÜTÜKLENMEK: şüphelenmek bazıilçelerde hütüklenme diye de geçer, ûtûklenmek=kuşkulanmak
ütülmek: kumar yada bir iddia sonunda kaybetmek
üvez :hayvanlarda bulunanküçük parazit
Üzengülük: Gelinin attan inmesi için verilen hediye.
Üzer= süt ya da yoğurdun üzerindeki kaymak
Üzer=Faiz(pangadan paranıñ üzerini aldımöğğ) Sütün pişiriliken üzerinde kalan kısım. (Kaymak)
üzerlik: paganum harmala, organik kalıntılarınbulunduğu alanlarda yetişir. Kimi yörelerde de nazara iyi geldiği varsayılarakdekoratif işlenerek duvarlara asılır.
Üzerlik= Üzerlik bir bitkinin tohumudur.Nazarakarşı duvar süsü olarak kullanılır.
üzülme : yıpranıp,eskiyipkopma noktasına gelme
üzüt:  zayıf, çelimsiz(Garı, uşağa doru dürüs bakmamış ki üzütgibi bişey olmuş.)
valâ- valla: vallahi,  yemin çeşidi
vala: yünden yapılan kalın kışlık kumaş
Vallahi,tallahi=bir çeşit yemin
varıve gitişine- çek git işine
 VARIVE=Gidiver,ileri git, anlamlarında
Varmak = Ulaşmak, erişmek,gelmek, Evlenmek anlamında da kullanılır..Hasan dayının oğlanına vardı ...
Vayaçççç= varıyor
Vayın= Varayım, Varıyın=Varayım ikisi dekullanılıyor.
 Velesbit= Bisiklet ( Rusça velespit) , filisbit.
vêli= Vali
Vemeyan: Vermiyorum
Verevleyi= kestirme
Vesene: Versene
Vi bağıyındayı ñın şu yüzü(Tosya)=Ver bakalım dayısının şu 100 lirayı. (Tosya'da Yolcu minübüsten inmiş paraya yıvermeden kaçıyormuş minübüsçü hemen yakalamış ve Vi bağıyın dayını ñ şu yüzüdemiş.)
Vİ(Tosya)=ver
Vidik-Fidik: Kaz yavrusu
vidilemek (ara kızıştırmak)
vih-viyh:1.vah,2.vay
vire: devamlı,sürekli, Vire=boyna,üstüste (Kêmilcük güğümüñ gulpuynan vire oynayıp yatıya,bi bozsuñda görüyün.)
Virec= viraj, Viraj'a Tosya tarafında çok güzel birad vermişlerdi, şimdi unuttum; döngel gibi bir şeydi!
virecek: verecek
viyil viyil=çokgezinme (viyil viyil gezinip durma, derler.) viyil viyil çokluk, harketli birkalabalığı anlatmada da kullanılan güzel ikilemelerimizden: Uşağıñ gafası viyilviyil bit gaynâya.. gibi. Selamlar.
Vurmacavurası= Bu da birbedduadır. İnsanın hemen ileri derecede hasta olmasını dilemektir. Vurmacakelimesinin bir hastalık adı olma ihtimali var gibi.
Yaba, tınar savrulurken dövülmüş sapı rüzgara tutmakiçin havaya atmaya yarayan aletti. Yaba=ekin tanelerinin samandan ayrılmasıişleminde (tınar savurma) kullanılan kısa parmaklı, ağaç kürek, yaba:harmandakullanılan ağaçtan yapılmış olan tınar savurma aracı, YABA= Ayrıca saman doldurmaya yarayan aletebizde YABA. ılgaz taraflarında da HAPAZ deniyor. HAPAZ bizde avuç anlamındakullanılıyor. (İki hapaz leblebi ver) ,YABA= PARMAK ŞEKLİNDE BUĞDAYISAMANINDA AYIRAN ALET***
yabancıladı:
yağır : kir
yağlaç, bisirgeç.(İnebolu)
yağlangaç-yağlaç: sacda ekmek yaparken ekmeği yağlamak için kullanılansopanın ucuna takılmış yağlama bezi
Yağlanguç= Sanırımşipi’ye yağlanguç da denir... ŞİPİ=Etli ekmek yağlamaya yarayan aparat. Eskidenfırça yoktu,hemen ağaç dalından (özellikle kara ağaç dalı tercih edilirdi )kısasopa bir ucunu yarardıktan sonra arasına temiz tür bırakmayan bir bezi bir kaçkat katlayıp arasından geçirirdik.sonra yağa batırıp ekmekleri yağlardık.Doğalbir fırçaydı.:)) Farklı ilçelerde yağlanguç deniyor olabilir .Daday veKastamonuda ŞİPİ deniyor.
sonedek=zayıf, çelimsiz biraz da işe yaramaz.
yağlayuç=saç ekmeğini yağlamak için kullanılanbez parçası
YAĞLOOÇ= SAÇ EKMEĞİNİ YAĞLAMA BEZİnin bağlıolduğu sopa.
Yağnışleyi Yağnışleyin:: Yanlışlıkla
Yakalık= İlkokul önlüğünün tamamlayıcınesnesi. Beyaz olurdu değil mi?
yal: daha çokköpekler için yapılan sulu  hayvan yemi, YAL= HAYVANLARA VERİLENKEPEKLİ UNDAN YAPILŞIM YİYECEK***
Yalagülen= Menfaati görünce yağ çekmeyebaşlayan insan.
YALAK KABI= Köpeklere yemek verilen kap
Yalak: Köpek ve tavuk gibi hayvanların suiçmeleri için yapılmış, küçük oluk. yalak: 1. ahırın ortasında hayvanların dışkısının toplandığıyer,2.çıkarcı,menfaati için yapamayacağı şey olmayan
YALAK= Damın orta yerinde zemimde açılmış hayvan pisliklerininbiriktiği yer, kanal
Yalakalanmak=Menfaat içinbirisinin etrafında bulunmak, ona övücü sözler söylemek.
Yalamaolmak= Sıcaktan veyahararetten dolayı dudaklarda çatlama ve yaraların oluşması.
YALAMAÇ=?  Bulamaç,Yalamaç gibi bir şey de var mı idi? Köpeklere yal verilir, onun kabı da yalkabıdır. Acaba bulaşık insanlarla ilgili yemek kaplarını, yalaşık ta hayvanlaraverilen yemeklerin kaplarını mı ifade ediyor?
Yalaşuk= arkadaşımla konuşurken  bulaşıkyalaşık uğraşıyorum işte dedi. yalaşukne demek oluyor ?  Bulamaç,Yalamaç gibi bir şey de var mı idi? Köpeklere yal verilir, onun kabı da yalkabıdır. Acaba bulaşık insanlarla ilgili yemek kaplarını, yalaşık ta hayvanlaraverilen yemeklerin kaplarını mı ifade ediyor? Bulaşuk ,yalaşuk ileuğraşmak= Bulaşık yıkamak ve çeşitli ev işleri ile ilgilenmek zaman geçirmekanlamında kullanılır.farklı bir şeyler yapmadığını hep aynı işlerle uğraştığınıifade eder.
YALBURDAN=BOŞTA***
YALDEVÜREN ...bukişide sağa sola denges.iz hareketlerle zarar veren.
YaldırYaldır= (Yıldıryıldır gibi) Buzlanmış, kaygan...?
yalkaç: adi, arabozan (yalkaçlık yapma) Ümit Kebapçı
YALTAKLANMAK=YAĞ ÇEKMEK***
Yamçı= Ata binen kişinin üstüne örttüğüyamçı adı verilen keçeden yapılmış bir örtü vardı. Sırım denilen bağ ile omuzüzerinde çene altından bağlanır konik bir şekilde yapıldığından hem kişiyi hemde atın başı hariç vücudunu kaplardı.
Yamçı= Atın üzerine örtülen örtü, yamçi : atın üstarkasına koyulan yünlü ,süslü,püsküllü keçe (köçekli)
Yan peyli: Bir nesnenin veyabir olgunu yanal duruşu
Yanaz(kelimenin ortasındaki"n" genizden olacak.)=?
Yanaz= uyumsuz, gruba katılmayan hayvanlariçin söylenen bir söz. (Yaau şu soru bıza gine yanaz yanaz geziya, gayboluverüuşaak!)
Yangil= Cengilshek- hafifmesrep gibi kullanilir,Kazakcada.  Pardon Cenggiltek.
Yanlık=yanyastığı= Genellikle sedirlerdeyaslanmak için kullanılan içi kamışlardan yapılan yastık
yanpiri: yanyan
yañşama:lüzumsuz,gereksiz çokkonuşma
Yanuguz = yalnız
YAPAZYUPAZ=kaba saba
Yapo, yopo:  Yün
YAPO= YÜN
Yapıncak= Araç, İğdir, Okçular'da bir üzüm çeşidine verilenad. Yapıncak Üzümü(ak, yuvarlak), Çavuş Üzümü(İri, Uzun), Ağ Üzüm...
yarâya-yarıya= Faydalı, yararlı. "Öğbaña bişey oldu; su içsem yarâya..Şaşudum."
YARDEVÜREN....ortalığıyıkıp geçiren lişi
Yarım= beçel, sakat,görümlü olanlaradakullanılır..Cahil kişilere de kullanılır..
Zıkı olmuş gözüm çiğildi, hele Gasdamonu'yu davet etmegyokmu! Ey bırak Bikere gayrı
cığalma çiğelme ; Yeşerme..
Yarım= tahıl ölçüsü (8 yarım 1 kile)
yarin = yarın
yarinsi gün: yarın, ertesi gün
yarma :1.buğday ve arpanın değirmende hayvan yemi olarak iriöğütülmesi,2.yaş odunun iri parçalara ayırıp kurutulmuş hali,3. insanlıktanuzak olan kişi
yarsımak: beğenmek,imrenmek,Yarsımak= Gönlü kaymak,imrenmek,beğenmek.
Yarukdavul, yoruk doğul :Dedikoducu
Yas Etmek: Ağlamak, Hıçkıra hıçkıra ağlamak,Ağıt yakarak ağlamak
yasıraç= ekmek teknesinin kapağı.
Yaslaaç= Hamur açılan düz tahta ,Yaslaaç=ilçe farkıolabilir yasraç yaslaaç aynı bizde bizde yaslaaç deniyor ama yasraçta denseanlarız (ARAÇ) Yasraç ayrı yaslaaç ayrı. Yasraç'ı bir siteden görmüştüm. Yasraçyağlanana bez değil o yağlama işini yapan alet şipşibi yasraç mermer tezgahyerıne kullanılan yer sofrasından daha buyuk ve kare şeklinde yine yere konulanağaçtan tezgah
yaslâç: üzerinde yufka ekmek açmaya yarayan ağaçtan yapılmış araç,yassı ağaç
Yaslağaç= üzerinde hamur açmaya yarayantahta.yaslıağaçtan gelen bir kelime sanırım
yaslangaç, yağlaç, bisirgeç.(İnebolu)
Yasraç= Saçdeki ekmeği yağlama bezi (fırça yerinekullanılır)
Yastuk= kağnı arabasının okunun altındaki destek ağaş
Yasuk: Geriye doğru yasılmış. Bkz. Kaykı. Bu da boynuzu geriye doğru yatık öküzve mandalar için kullanılır.
Yaşmak: baş örtüsü (Yaşmağını iyi ört,saçıngörünmesin.)
Yaşmak= başörtü, Yaşmak-çar-yöremizeözgü başörtüsü
Yatmak= gelip yatma, konuşup yatma= durmaanlamı var ama fillerin sonuna geliyor. Tıpkı (Yazmak= Gideyazdım, geleyazdım,düşeyazdım, gibi az da öyle oluyordu anlamında.) gibi bir kullanımı var. Yatmak=gelip yatma, konuşup yatma=durma anlamı var ama fillerin sonuna geliyor.
Yatsuluk= Yatsı vakti yenen kış gecelerine özgü yemeğin adı.
YAVŞAK= YAPIŞKAN KİŞİ, BİT YAVRUSU***
YAVŞANLIK=KURAK ARAZİDE KÜÇÜKÇALI VE OT GRUBU***
Yaygu= sofra altına serilen bez
 yayım=Açılmış hamur-yufka. Yayım=Yufka (Küre) Sultan Erdemirekledi: Bizde de erişteye yayım denir (Pınarbaşı) Huseyin Unal ekledi: Erişte;yayım kesilerek yapılır:))
Yayım yazmak=Yufka açmak (Küre)
 Yaylak=Yayla evi
Yaylı= Sürülmek üzere harmana yayılmış ekinsapı Yaylı=At arabası veya Fayton anlamında da kullanılıyordu.
Yaylım= Düven sürülmek üzere harman yerineyayılmış sap?
Yayuk,yoyuk =Tereyağıyapmak için genelde çamdan yapılan alet YAYUK= YAYIK,Ayran ve tereyağı yapmak için kullanılan,tahtadan yapılmış düzenek.
yazı-yazu: düz geniş arazi parçası
Yazlık, kışlık yiyeceklerin saklandığıbölüm,
Yazma: Başörtüsü
yazmak:yufka ekmeğini açmak(hamuru yazacağım)
Yazmak= Gideyazdım, geleyazdım, düşeyazdım,gibi az da öyle oluyordu anlamında. Tıpkı (Yatmak=gelip yatma, konuşupyatma=durma anlamı var ama fillerin sonuna geliyor.) gibi bir kullanımı var.Yazmak=fiillerinsonuna getirilerek kullanılır,(düşe yazdım)=az daha düşüyordum
Yê Zeher= Araçta şu an kullanılmayan 1980 liyıllara kadar uzanan Ye Zeher yani tabiki haklısınn doğru gibi tasdiklemecümlesinin mutlaka sözlüğe girmesi lazım artık yok oldu..Ye Zeher= Demekki,meğerse, baksana diyeaklıma geldi benim. anlamı hakkında fikri olan arkadaşlarım eklesin lütfen  ZEHER, zahir den gelme, herhalde, emin değilim, tambilinmeyen konuları anlatmada kullanılır.. Ye Zeher : Bir kişikonuşurken Tabi, Doğru, Elbette,Haklısın anlamında kullanılan tasdikleme diyetabir edilen cümledir.
Ye(a'ya yakın)rin=Yarın
 yedek=kahve tenceresi
Yekden,Yekten = Doğrudan
YELECEK=TIRPANI TUTMAYA YARAĞAN KÜÇÜK KOL***
Yelmük: Bir çeşit, yenilebilir ot. yelmük: yenilebilir yabani ot
 Yelmük:Yenebilen bir ot çeşidi
Yelteşeyi= Arkadaş arkadaşa, ortaklaşa, elbirliğiyle, işbirliği içinde, birbirinden güç alarak, birbirine bakarak...anlamları vardı galiba.(Kastamonu Merkez Budamış Köyü)
YEMENİ= 1. Küçük kare şeklinderenkli çiçek desenleri olan , kenarları iğne oyası ,ya da tığ oyası ile süslenen,özellikle ev içinde kullanılan baş örtüdür. Yemeni=Çar 2. Yemeni,=Tabanı kalın,10 cm eninde lastikten yapılan, yanları sepilenmiş hayvanderisinden olan, lastiğe çivilenerek yapılan ucu kalkık ve sivri 1930 luyıllardan 1945 li yıllar arasında giyilen bir ayakkabı türü.
Yemeyom.(yemiyorum.)
Yen, yeng= giysinin kol ucu
Yeñli, yenli:  hafif ...Yeñşek=hafif, Neslihan Hanım'ınyazdığı bu kelime de bir deyim olarak hafifmeşrep anlamında kullanılır. Yeñşek=hafif, Cenggiltek. hafifmesrep gibi kullanilir,Kazakcada.  Yenşek: Hafif.Mecazen şımarık, hoppala yenli: insanlar için hafif,hareketli anlamında kullanılır
yeñşek-yiñşek: rahat,hafif
Yerinme= Üzülme
yerişmek: yetişmek
yesir: esir
Yeşilistan= yeşil kertenkele. (eskiden halk arasındaki batıl inanca göre yılanlar zehirini bu masumhayvanlardan alırlarmış. Bu yüzden düşmanı çoktu gariplerin. Geçen sene karüzerinde fotoğrafını çektikten sonra cebime alıp ısıttığım bir kertenkeleyigördüklerinde köylülerdeki şaşkınlığı hatırlıyorum)
yığın: buğday ve arpanın harman yerine getirildikten sonra düzgünbir şekilde üstüste dizilmesiyle oluşur, Yığın= buğday veya arpadesteleriyle yapılmış 4-5 metre yüksekliğindeki sap topluluğu, Yığın= Tarladan harmana getirilen ekinsapları, tepecükte tarif edildiği gibi, fakat daha çok miktarda ve daha özenle,harmanın yakınına yığılırdı. Buna yığın derdik.
yıkduduk:yıktırdık
Yılancuk: Boyunda, şişme ve morarma şeklindebelirtisi olan bir hastalık.
Yılçarmak:karşı gelmekYılçarmak=karşılık vermek Kelime mevcuttur, ama anlamını değişik yazmışsınız(:Şımarmak, şımarıklık yapmak) yılçarmak biraz edepsizlenmek, edepsizcekonuşmak-karşısındakinin konuşmasına izin vermeden, saygı duymadan konuşmak,anlamını içeriyordu.
Yılçaruk= Her şeye karşı gelen, şımarık, edepsiz kişi
yıldamcı : ara vermeden  her yıl doğuran (genellikle hayvanlariçin kullanılır)
YILDIRYILDIR= buz veya çokparlak ışık
Yıldırak= Özbek Türkçesi Yıldırak = parlak..Kastamonu'da genellikle yerdeki kaygan ve parlak buzlu zemin için kullanılır..
Yılduz= Yıldız
Yılışuk yıluşuk: şımarık,yapışkan: Şımarık
Yılkı= yüzsüz, Orhun Yazıtları'nda yılkı: at sürüsü
-Ol yılkıg alıp igittim. (BK: d- 38)
-O at sürüsünü alıp (onları) doyurdum
Tarihsel süreçte anlam mecazlamış olabilir yada farklı kökenli bir kelimeden türemiş olabilir bizdeki yılkı... Yılkı yabaniat, belki de yabani anlamında olabilir. örnekte (yılkı-g) yılkı tek başına atsürüsü anlamına geliyor.
yıluk:şaşı
Yımırta= Yumurta
yımırtayaatma= düğünlerde uzakesik bir noktaya üç çatal atasına bağlanan yumurtaya nişan atışı yapılması.Yumurtayı vuran atıcıya belli bir hediye verilir
YIMIŞAK= yumuşak
Yırtlaşuk= şımarık,sırnaşık sanki söz dinlemeyen çocuklaradenirdi ama emin değilim
Yırtuk: Ar damarı çatlamış
yiğitmek: kötü koku yaymak anlamındakullanıldığını duymuştum
Yime(e a'ya yakın)yon şeklinde miydi?
YİMEN=Yemem
Yinü= Yenir: Kêmil aanıg garsınıg yapduğu dayinü..
yirilme : iyice eskiyip parçalanmış
Yirük= yirük kulaklı, kulağı veya dudağıyırtılmış
yitük: yitik,kayıp,az görünen
yitümek-yütümek: yitirmek
Yivrük: Sözü geçen, girişken, girişkenlik
YO OYİMEN=Hayıryemiyeceğim
yo"oo nerdeee,,arayon bulamayon,emmekemilcük bulladaydı :)))
yokadüzmek = yufka açmak . CİZMEKDİYE BİLİYORUM BENDE TABİKİ YANLIŞ DİYEMEM AMA İLÇE OLARAK BELİRTİRSENİZ BENDEARAŞTIRIP KENDİ NOTUMU DÜZELTMİŞ OLURUM . Küre  eşimin teyzesi pek kullanırküreli .  yufkayaİnebolu da da yoka diyenleri çok duydum.
Yolma= Boyu kısa kalmış ekinler , hem samanıhem tanesi zayi olmasın diye tırpanla biçilmezdi.Böyle ekinler ,el ile biraraya toplandıktan sonra , orak dediğimiz , keskin olmayan araçla tutulurdibinden kökleri ile çıkarılırdı.Sonra köklerindeki toprak orağın tersi iledökülürdü. Böyle yolunmuş tomarlar bir araya getirilerek "deste "yapılırdı. Bu şekilde yolunmuş ekine "yolma" bu işe de "Yolmayolmak" derlerdi.
yonga:balta ile odun kestikten sonra arta kalan küçük ağaçparçaları,Yonga= baltaya yontulan ağaçtan çıkan parçalara denir
Yonuç= tatlı suda yaşayan küçük birböcek.(Hayvan otlatırken küçük derelerden eğilip su içerdik. Büyükler bize"Dikkat edin, ağzınıza yonuç kaçar."derlerdi. Hatta kadınlartülbentini suyun üstüne atıp öyle su içerlerdi.)
yordumak- yoydumak: herhangi birişin gerçekleşmesini engellemek için kötülemek, Yordumak= Aleyhinde dedikodu etmek, lafçıkarmak (Özellikle evlenecek kız/oğlan için veya tarafları, aileleri için)Örnek cümleyi hanımlardan bekliyoruz;Yordurmak= Düşmanna bizim gızıyordumuş. Onnar da nışanı atmışla.
Yoruz?
yoşanmak: eskimek
Yoyuk= Yayık
Yozu= 1. Yazı, 2. Düzlük, yazı
Yozu= Yazı (Uzunyozu=Uzunyazı=Havaalanı)
Yozuk= Yazık
Yudum= Yıkadım
yuğlanmak= yuvarlanmak (Uşakla yardanyuğlanayazdı.) Eskiden düğünlerde gerdek öncesinde gelin yatağında yenievlilerin oğlu(veya kızı) olsun diye bir oğlan çocuğunu yuvarlarlardı.(yuğlarlardı)
yuğurmak: yoğurmak
YULAR= Hayvanları damda bağladıkları kndirden yapılmış urgan.
Yulduz:Yıldız
Yuma=Yıkama,yumak: yıkamak
Yunacak= Buğdayın değirmene götürülmeden önce yıkanıpkurutulması işi. Öğütülecek buğday kazanlara doldurulup köy çeşmesinde birgüzel yıkanırdı. Suyunun akması için dibi çivi ile özel delinmiş tenekelerekonur, süzülünce kilimlerin üzerine serilirdi. Gün boyunca bir iki kerekarıştırılırdı..Bu sonbaharda yapılan mutat işlerdendi.
Yundu eşeği (azarlama, paylama ifadesi olarakkullanılırdı)= Atlarınçiftleştirilip katır yavrulamasının sağlandığı büyük iri eşek
yundu: bulaşık suyu,kirli su, Yundu= hayvanlara yal, yundu hazırlanan bir şeye deniliyor da neyebilmiyorum:)  Cimit= Susam değil mi?değil...siyahımsı birşey hayvan yemi satılan yerlerde olur köyde hatırlıyorum cimitleyundu yapmışlardı :))
yunducu:her yere giren ,hiçbir şey seçmeyen
yunmak: banyo yapmak,yıkanmak,Yunmak= yıkanma,Yummak=Yıkanmak
Yuyucu: genellikle cenaze yıkayan kişi. (Yıkayıcı) (Yüzünü yuyucu görsün) beddua.
YU-YUMA-YUMAK-YUNMAK=yıka-yıkama-yıkamak-yıkanmak
Yüklü= Hamile
Yüklük, Yatak yorgan koymaya yarayan bölüm.
Yüklük= içerisine yatak, yorgan, yastık gibieşyaların konulduğu dolap (Küre).
Yüksünmek= üşenmek
Yülüme= kesme, traş etma, yülümek:temizlemek,yolmak
yüngül: eli hafif
Yüñsek= Yüksek
yürek= kalp
Yütmek= 1. Yenmek, 2. Aldatmak
Yütüme= Yitirme, kaybetme
Yüzgörümlüğük=Küre'deSöyletmelik=Yüzgörümlüğü (bu takı veya hediye verilmeden damat gelinin duvağınıaçamaz, yüzünü göremez.
Yüzük (Yüzük Oyunu)=YÜZÜK OYUNU ESKİDEN KUMAR OLARAKOYNANIRDI, BAŞKA KÖYLERDEN GELİP VEYA NERDE OYNANACAKSA ORAYA GİDİP OYNARLARDI,PARASINA VEYA, BUĞDAYINA VS. Oynanışı: ÇORAPLAR AYAKTAN ÇIKARILIR (TABİKİYÜNDEN ÖRME ÇORAPLAR) YERDE HALKA OLARAK OTURULUR, BİR KİŞİ ELİNE YÜZÜK VEYABİŞEY ALIR HEPSİNİN İÇİNE ELİNİ SOKAR ÇIKARIR VE BİR TANESİNE YÜZÜĞÜ BIRAKIR,VE İLK BULAN KAZANIR, YANİ TEKER TEKER ÇORABI TERS ÇEVİRİP SALLAR BULAMAZSA OKİŞİ YANAR. SIRA İLE BİRİ SAKLAR SIRASI GELEN YÜZÜĞÜ ARAR VE OYUN DEVAM EDER.
yüznumara(yüzlumara)=tuvalet
Yüzü yeredüşmek: Çok mahçupolmak.
yüzün guylu: yüz üstü
Yüzüneatılmak: Büyüklerinekarşı, sert ve kaba bir dil kullanmak.
Yüzünesırtarmak: Karşıgelmek, diklenmek
zaar (tabi)
Zabah= sabah, zabah İnebolu’ya gitcem (gideceğim)
Zabahınan= Sabah
Zabahleyin, zabalayın(tosya)= Sabahleyin
zabâsı gün : ertesi sabah
Zabolu,zobôlu = Sabah olalı,sabahtan beri; Öğ zobôlu yinü dêyon anamayosug, sen bihoş olmussug...ZOBÔLU=uzun süredir, sabahtan beri. Zabolu, Zobolu: (ne zamandan) sabahdanberi, Zabolu: -dan beri
ZABUN= FARKİR***
zağ : istek,tav,heves
zağar : küçük köpek, ZAĞAR= BOŞTA GEZEN KÖPEK*** Köpek cinsi
zağı geçmek: hevesi geçmek,zamanı geçmek
Zağlı= iyi bilenmiş, keskinleşmiş? keskinleştirilmiş?
Zahan= Sahan, Bakırdan yapılan tabak büyük  tabak
zahar- zaar: söylenen sözü kabul etme doğrulama anlamında kullanılır
ZAHAR= HERHALDE***
zahir:gerçek ,sahi
zahra : hayvan yiyeceği
zahti : zaten
Zambırdamak= Küre’de gezerken bir beyin karnımzambırdaya dediğini duymuştum..zambırdamak ses gelmek guruldamak anlamındakullanılan bir kelime olabilir..
 zarıncıma=canı yanma-acı çekmenin sonucu derinden ağlamak.
Zaritmez: zarar etmez, iyi sayılır, idareeder.
Zartaatmak= Abartarakkonuşmak, Bir şeyi olduğundan fazla göstermek, bir sözü abartarak konuşmak.
zarta: abartılı konuşma , palavra
zarzavat-zerzavat: yiyecek,öteberi
Zatla= Salata, Kemilaanıng "gelni"bi zalta yapmışıdı, barnaklarıgnı yersing.cümlesinde yanlış var mı?
Zavlı= İyi bilenmiş (tırpan, bıçak...) (Zağlı?)
Zavrak = hıyar, salatalık
zayibi= sahibi
zebella= dev gibi,iri
Zebellah= Çok uzun boylu, siyahi renkli (?)
zede= düşerek ezilme, zara görme
zeğer=meğer
zeher= meğerse, baksana diye aklıma geldibenim. anlamı hakkında fikri olan arkadaşlarım eklesin lütfen  ZEHER, zahir den gelme, herhalde, emin değilim, tambilinmeyen konuları anlatmada kullanılır.. Ye Zeher: Bir kişi konuşurkenTabi, Doğru, Elbette, Haklısın anlamında kullanılan tasdikleme diye tabiredilen cümledir. ZEHER=Herhalde
Zeklenme, zevklenme= taklit etme
Zeklenmek:Alaycı bir şekildetaklidini yapmak.
ZEKLENMEK= Alay etmek =d alga geçmek,lakap takarak taciz etmek Zevklenmek’ten geliyor galiba.
Zelevlü=Birtür saman taşıma aleti, Zelevlü, elevlü: saman taşımayayarayan yarım silindir şeklinde fındık dallarından yapılan iki kişi tarafındantaşınan araç. Zelevlü=Aklıma getiremedim. Düven sürüldükten sonra samançektiğimiz saplı aletin adı neydi yok benim dediğim tınar savrulduktan sonrayaylımdan samanlığa saman çekmek için; fındık çubuklarından yapılmış içinesaman doldurulup smaanlığa saman çekilen alet. fındık çubuklarından yapılmışSedat Bey onu yazdım, Zelevlü'dür o. bizde zelevlü demezdik demkki köt köydeğişiyor.gavsara denilirdi bizde şimdi geldi aklıma GAVSARA denilir
Zeli= Salih
zelve bağı:  zelveyi bağlamakta kullanılan  kendir ipi
Zelve, zevle, zövle= öküzleri boyunduruğa koşmayayarayan ters L harfi biçimindeki parçalara "zövle" denir. Kastamonumerkez köylerinde ona "zelve"denir. Zelve= öküzleriboyunduruğa bağlamada kullanılan J şeklindeki (her hayvan için 2 tane) aparat.Zelve.. zövle denir...(Araç), Zövle=Öküzü boyunduruğa koşmak için kullanılansopa benzeri alet. Zelve bağı ile öküzün boynuna geçirildikten sonra birbirinebağlanır. zelve: koşum hayvanlarını boyunlarından boyunduruğa bağlamak içinmeşe dalından yapılmış araç
ZEMBİL= hasırdan yapılan el çantası***zembil-zenbil:hasırdanyapılmış Pazar sepeti
zemheri: karakış
Zencir= Zincir
zengingalkışı= Oturulan birtoplulktan aceleyle kalkıp gitmek
 zere =zaten,zere = zahir de olabilir..Zere= Tevekkeli (demek ki...) anlamında...
zerhoş: sarhoş,kafayı bulmuş
ZERHOŞ= Sarhoş
Zerzevat: Sebzeler
ZETTİ=Zaten
Zevle, Koşu hayvanlarının boyunduruk bağlantısopası,
zevzek: olur olmaz yerde çok konuşan, geveze, boşboğaz
zeyil: sahil
zeyin: beyin,zihin, Zeyn=Beynin içindekine zeyn mi deniyordu acaba? zihin anlamında
Zeyin= Beyin (cümle içinde "zeynigevurunca dağıtıverün" )
zeze: ince esnek sopalarla oynanan oyun
Zıbar=Yat, ölmeye yat, öl...
Zıbaragalası= ölesice
zıbarmak: ölmek
zıbıklı= deli, dengesiz, ne yaptığı belliolmayan..
zıbın : iç çamaşırı, ZIBIN: Çocuk giysisi
zığ: çorap örme şişi, küçük tığ.
Zıkı: 1. Sıkı (Zıkıca bağladım.) 2. Çok fazla, esaslı
ZIKICADİĞNEMEK= Dikkatlicedinlemek
Zıkışuk= sıkışık
Zıkkım= Zakkum?
zılgıt: azar,azarlamak
zımpırtı=anlaşılmayan yüksekmüzik, ses, gürütü olarak biliyorum.(zımpırtıdan durulmuyor, bi zımpırtıçalıyola bilemedim)
Zıngazuk= Ağzına kadar (dolu)
Zıpcuk: Kısa ve dar giyim
Zıpır= güçlükuvvetli, diri anlamında olması gerek, serseri.?
ZıpkaPantul: Bir Kastamonugiysisi. Bacaklar yanlardan düğmeli paçalardan tutturulmuş ayak altındanlastikli pantolon
zıranga= iri , cüsseli, ZIRANGA=Uzun boylu kişiye denir, zırañga= sert-kaba saba.. (Zırañga gibiherif..-Zırañdan vurmak-kapatmak-örtmek).zıranga daha çok "iri "heybetli demek değil mi ? Her iki anlamda da kullanılıyor Dursun hocam haklısınama daha çok kapıyı zırañdan kapatmak olarak kulanılıyor. bu da sert anlamınınağır bastığını gösterir. Zırañga gibi at-adam durumlarında haklısn İRİ-HEYBETLİanlamı çıkıyor. Her ikisi de şimdilik doğru gibi..
zırıl zırıl= gereğinden fazla ("zırıl zırılyağlıydı","zırıl zırıl ıslandım")
zırıltı= anlamsız nitelikte titreşimli ses. gereksizkonuşma (zırıltı yapma, zırıltılı konuşma gibi cümlelerde kullanılır)
zırnık= az,küçük(zırnık kadar akıl yok,zırnık kadar vermedi gibicümlelerde kullanılır) zırnık=az,küçük (zırnık vermem,zırnık kadar birşeyvermem gibi cümlelerde kullanılır)
zırt pırt=ikidebir,sık sık.('zırt pırt ne geliyosun?')
zırt= Ani, birdenbire ('zırttan lafa atladı','zırttangeldi.'zırttan ortaya çıktı.'gibi cümlelerde kullanılır.)
Zırtapoz= Zırtapoz sanırım avare, haylaz, işeyaramaz anlamlarında kullanılıyor.( O zırtapozun tekidir .)
Zırzop,Zirzop= ne zaman neyapacağı belli olmayan, manyak falan anlamında olması lazım, zırzop,,,,dengesizorta yaşlı kişi..... Biraz amiyane tabirler ama bizim çoçukluğumuzda kırkçeşmemahallesinde bunlar halk arasında konuşuluyor idi.
ZIVANA= Tütün içilençubuk lülenin tütün koyulan yeri veya ağızlığın sigara takılan yeri miydibilemedim?? zıvana= birbiri içine geçen aletlerin hassas ölçü değeri, birimi, ağızlıkörneği doğru Arslan bey ağızlıklar genellikle iki parçadan oluşur birbirinegeçer. gevşediği zaman zıvanası bozulmuş denir. hassasiyetinin bozulması ya dayalama olması gibi. ZIVANADAN ÇIKMAK= dengesini-ölçüsünü kaybetmekanlamında, sinirlenme, çileden çıkma durumları için de kullanılır.. Zıvana'nınbir başka anlamı daha varmış Dursun hocamın bana izahı el değirmenlerindekullanılan bir denge aleti gibi bir şeydi. zıvanadan çıkma cimlesinin anlamıdao sanırım. Dursun hocam o konuda açıklama yaparsa sevinirim. Şimdi hatırladımSedat bey el değirmenlerinin katlanabilir ve takılabilir çevirme aparatı içinde zıvanadan çıktı denirdi.. Zıvana=Evlerde kullanılan ve kol gücüyleçevrilen el değirmenlerinin (Kahve değirmeni değil) alt taşının ortasındademirden yapılma, kalınca çiviye benzer bin eksen vardı. Bu eksene bazen kirengibi sert ağaçtan, çoğu zaman da metalden yapılma, yine tam ortasından birdelik olan, 15-18 cem uzunluğunda 2 cm eninde ve 1,5 -2 cm kalınlığındadikdörtgen prizma şeklinde bir aparat takılırdı. Bu aparata "tunç" ?denirdi. Üst taşın alt yüzünde bu aparatın gireceği bir yuva , "yiv"bulunurdu. Bu aparat alt taş ile üst taşın arasında belli bir boşluk kalmasınasebep olanak, iki taşın birbirine değmeden dönmesini sağlardı. İşte, üsttaştaki bu yuvaya veya yive "zıvana" derlerdi. Bu tunç denenaparatın, bu yuvadan çıkması halinde, iki taş birbirine değer, bir gürültüdürgiderdi, öğütülen şeye de taş parçacıkları karışırdı. Bu duruma da"zıvanadan çıkmak" denirdi ki; mecazi manası herkese malumdur.
zibidi: aylak, başı boş, işeyaramaz kimse, serseri
zingirdemek, Zıngırdamak: 1. titremek , 2. çok ve boş konuşma
zipcûk: baharda ince söğüt dalının kabuğunuçıkarıp, iki dudak arasına sıkıştırılarak öttürülen küçük söğüt kabuğu. Bununyapılmasınada zipcük çıkarma denir ?
Ziyrat=1. Ziyaret, 2. Arefe günü veya Bayram sabahlarında yapılan mezarlık, türbe ziyareti.
zobolalı (sabahtan beri)
Zobu= 1. Dağdagezen, domuz, hınzır. 2. iri, uzun; Uzun boylu işe yaramaz adam
Zopa= Sopa
ZORLU: İyi-temiz yürekli , güvenilir,sosyolojik durumu yüksek insan?! O çok zorlu bi adamdu... Herçi hayvanlar içinde kullanılır öyleyse; fiziksel bakış açısı da olan güçlü kuvvetli anlamını daçağrıştırıyor... "Fındık" çok zorlu bi kopekdü... Ahhh ağlı'nınmedarı iftarı köpeğim... Zor kelimesi aslında iyi güzel anlamınagelmektedir.."Zor adam",hatta bir türkü'de olduğu "zor bey'inoğlu" gibi..Orta Asya türkçesinde bizdeki zor,ve zorluk kelimesininkarşılığı "kıyın,kıyınlık" şeklindedir.. Yetenekli ya da el becerisiiyi olanlar için de kullanılır filangillerin zorlu bir gelini var gibi, zorlu: işe yarar, çok güzel
Zortiii.. babamın bana kullandığı söz “hakkaten ovvzorti kötü demi. iyi değil”   zortii ne idi? Bilemedim. Tam anlamı ne?ZORTİ'yi bizim köyde çok kullanırlardı gerçekten. Var mı başka bilen bukelimeyi:))   sanırım ZORTİ yaramaz bir halta yaramayan biri anlamındafalan işte. hiç bir boka yaramayan sağda solda gezen anlamında..
 zövzöv(gezme-dolaşma):boş boş, amaçsız gezme dolaşma.. Aylaklık etme.
Zumzuğu Yemek: Şaka yollu dayağı yemekti sanırsam, Merkezde sümsük denir.
ZUMZUĞU YERSİN=Yumruğu yersin anlamında şaka yollu ya da korkutmak için söylenir.(Daday)

SÖZLÜĞÜN BAŞ KISMI İÇİN TIKLAYINIZ

ÖNEMLİ NOT: KATKIDA BULUNMAK İSTEYENLER FACEBOOK'DAKİ https://www.facebook.com/groups/kastamonuturkcesi/ TOPLULUĞUMUZA ÜYE OLABİLİR VEYA EKLEMEK İSTEDİKLERİ KELİMELERİ BU YAZININ ALTINA YORUM OLARAK EKLEYEBİLİRLER. TEŞEKKÜRLER.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder